Korku dolu bir mim!

Çok sevgili komşucuğum ve yıllardır bana tek mim yollayan arkadaşım D.S.K. yine çok ilginç bir konuda mimlemiş beni. Demiş ki hadi gel korkularını konuşalım, tabi bilmiyor ben korkmaya bile üşenen bir odunum :D Neyse, olduğu kadarıyla artık diyorum ve başlıyorum..

-Geçmişine inip, korkularının temelinden başlayalım. Küçükken seni en çok ne korkuturdu?

Hımmm.. Neyden korkardım pek hatırlamıyorum ama küçükken rüyalarımda hep bir yerlerde düştüğümü, havalandığımı tekrar düştüğümü falan görürdüm. Hatta bir tanesinde hiç unutmam iskeleden bir korsan gemisine atlamaya çalışıyordum. Sabah izlediğim bir çizgi filmin etkisiydi herhalde. Herhalde beni en çok korkutan şey de, düşmekti sanırım. Hayır yükseklik değil, yükseği  küçüklükten beri sevmişimdir ama düşmeyle ilgili hiç hoş anılarım yok.

-Peki artık büyüdün ama yinede korktuğun çok şey var. Bu atmosferlerin hangisinde bir gece yarısı yalnız başına kalsaydın daha çok korkardın?

Soruda eksik var herhalde dedim, çünkü hangisinde denip şık verilmemiş, bir senedir dinim imanım seçmem gereken şıklar olduğundan şaşırdım, ama soruyu kendimce "Nasıl bir ortamda gece yarısı yalnız başına kalsaydın çok korkardın?" tarzı çevirip yanıtlıyorum.

Açıkçası  son zamanlarda korku dediğimiz kavram benim için pek bir anlam ifade etmemeye başladı. Ruhsuz bir insan oldum çıktım diyelim. Mesela önceleri köpek gördüm mü sokağı değiştirirdim, artık korkmaya dahi üşeniyorum. Öyle çok sevdiğimden değil, hala üzerime doğru gelmesini istemem fakat pek korkumu belli de etmediğimden korkunun tamamen verdiğin tepkiyle alakalı olduğunu fark ettim. Neyse, soru neydi ben nerelere geldim..

Şimdi, çok çok kötü kokmayan bir yer olduğu sürece gece yarısı da olsa nerede yalnız kalacağım pek önemli değil. Etrafımda gangster kılıklı erkekler veya böcekler olmadığı sürece ister bir depo olsun, ister boş bir ev, hatta isterse bir morg, hepsinde sabahlayabilirim. Hele de telefonum varsa değmeyin keyfime, internetsiz de yaşar şarjım bitene kadar cooking fever oynar, sonra da uyurum galiba. Ha durun bir saniye, koskoca bir ormanda da kalmak istemem. Böcek möcek olur ay Allah korusun böcekler uzak dursun..

-Kabuslarından hangisini görünce bütün gün etkisinden çıkamazsın?

Yine şıklı bir soru yine şık yok.. Bu soruyu da "Rüyanda ne görsen bütün gün etkisinden çıkamazsın?" diye çeviriyor ve öyle cevap veriyorum. 

Yine son zamanlarda bilinçaltımın bir oyunu mudur bilinmez ama kabussuz geçirdiğim tek gecem olmuyor Hatta bazen kabusun yarısında uyanıp bir süre etrafa bakınıyor, yine uyuyunca daha da beter kabuslar görüyorum. Gelin görün ki bu kabusların bir dakika bile etkisi olmuyor bende. Zaten iş kabuslarda da çok kötüye gidince öf ne bitmez rüyaymış ya diye sinirlenip uyanmaya çalışıyorum, ne bileyim kendimi tokatlıyorum, gözlerimi falan sıkıyorum rüyada. Uyandıktan sonraki 5 dakika içinde de kabusun ayrıntılarını unutuyorum..

-Düşündüğünde seni ne gergin eder?

Bu soruyu da neyi düşündüğünde gerilirsin diye algılayıp şu cevabı veriyorum: Şu an üniversitenin ilk gününü düşünmek bile beni gergin ediyor. Genelde de balon gibi gergin bir insanımdır zaten, her an patlamaya hazırımdır falan. Hele bir de malum günümdeysem o patlamayı ağlayarak yaparım ki hiç hoş olmaz.

-Yurt dışında ilk cadılar bayramında ne giyersin?

Açıkçası hiçbir zaman cadılar bayramı partisine katılacağımı sanmıyorum, üşeniyorum ben öyle ecnebi ecnebi işlere :D Ama hadi diyelim ki kafama esti katıldım, galiba vampirella gibi bir şey olurdum. Çekerdim süper dar siyah pantolonumu, üzerine siyah tişörtümü, bir de pelerinimi tamam. Makyaj işini de.. Siyah kalemi çeksem tamam zaten, vampir kedi dolanırım kalabalığın arasında.

-Diyelim ki eve seni öldürmek isteyen biri geldi. Nereye saklanırsın?

Ay demeyin kız öyle şeyler geriliyorum lşfgkj Gelse yatak odasındaki dolabın tavana değen üstteki rafına kıvrılır, telefonla polisi arardım. Ya da bir saniye, tuvalete girip kapıyı kapar, ışığı da açmazdım. Ay evet bu daha mantıklı. Katilin hırsızın tuvalette işi ne? Oradan arardım polisi. Telefonum yoksa da buyurun cenaze namazına. Gerçi alimallah bizim apartmanda deli çok, evde parmak ucunda yürüyoruz, kapıları canımız istediğimiz gibi açıp kapayamıyor, evde birbirimize bağıramıyoruz duyacaklar diye. E bu manyak komşularım oncacık sese laf edip gelen katile attığım çığlığa gelmezse yazıklar olsun gavatlara..

Komşu ve eve girmeye çalışan suçlulardan bahsetmişken gelin bir de anımı anlatayım bu konuda. Babamın küçük kardeşimi yanına alıp dolaşmaya köye gittiği dönemlerden birinde, evde sadece annem abim ve ben varken, annemin dayısına gitmeye karar verdik akşam oturmasına. Hani normalde onlara kadar durup dururken gitmişliğimiz yok, anca özel araba olacak da birileri bırakacak. Şans resmen, niyeyse artık bindik tramvaya gittik. O zamanlar ben 7-8. sınıfta falanım herhalde, hani şu herkesin su kaplumbağası beslediği yaşlar. Neyse gittik oturuyoruz, anneme bir telefon "Koş sizin eve hırsız girdi!" Tabi bizde bir panik, annemin dayısıyla atlıyoruz arabaya hurra tüm sülale bizim eve. Yolda benim aklımda ya kaplumbağalarımın akvaryumu ters çevrildiyse, ya düştülerse, ya üzerlerine basıldıysa gibi saçma sapan bir mesele, abimin aklında bilgisayar kasası, annemin aklındaysa hırsızların eve ayakkabıyla girip yeni yıkanmış halıların ağzına edip etmediği sorusu var. Biz böyle alel acele gidiyoruz ama aslında hırsızların eve girdiği falan yok. Meğersem olan şey şuymuş:

Bir iki genç belli ki evi gözlemişler, kimse yokken almışlar balyozlarını girmişler apartmana. Kapının alt kilidi de üst kilidi de kitli tabi. Önce başlamışlar bir vurmuşlar alta, sonra 10-15 dakika geçmesini bekleyip bir daha, ve aynı şeyi defalarca tekrarlamışlar. Nihayet maceraya düşkün güvenlik görevlisi emeklisi karşı komşu amcamız apartmandan gelen bu seslerden işkillenmeye başlamış, koşmuş kapı deliğine bakmış ki delik beyaz birr şeyle kapalı! Amcanın radarlar açılmış, demiş Allah, dizilerde de böyle olur hep, hırsız var. Bu deli yüreğin kapıyı açıp napıyonuz lan siz diye bağırmasına kalmadan hırsızlar tüymüş tabi merdivenden.. Sonuçta hırsızların açamadığı ama kilidini indirdiği kapıyı biz de açamadık ve 3 buçuk saat merdivenlerde oturduk.. Bu da böyle bir anımdır...

Bu arada o gün hırsızları kaçıran amcanın zamanında Bahar'a apartmanı sildirmişliği vardır. Nasıl olduğunu bir gün onun klavyesinden okuruz inşallah..

-Ruhani varlıklar sence aramızda mı?

Evet.

-Yaşadığın en kötü his?

Ağzı kuru bir şekilde gecenin ortasında uyanırsam, içime de bir sıkıntı düşmüsse ve geri uyuyamaz, karanlıkta saatlerce dönüp durursam, yaşadığım en kötü his o sanırım.

-Bir korku filminde olmazsa olmaz dediğin şey?

Ay ben korku ve gerilim filmleri sevmiyorum ve izlemiyorum genel olarak. Yani ne bileyim, karşıma şak diye 
zombi ya da katil çıkarsa doğal olarak korkarım zaten, niye bu ekstrem bir şeymiş gibi film izleyeyim ki? Yani bilmiyorum, soruya verecek bir cevabım yok :D

-Hiç olağanüstü bir şey yaşadığını düşündün mü?

Hayır valla. Normalin de normali bir hayat yaşıyorum bence. Hatta biraz daha normal olması için çabalıyorum.

Böylelikle mimin de sonuna gelmiş bulunuyoruz. Daha önce yazdılar mı emin değilim ama bu mimi Emoş'a, ve Paul'a yolluyorum. Hadi hepinize bol korkulu mimler!

Bu da Liar Game etkisinden çıkamamış dizikolik sipesiyeli. Bakın her arka planımı,
hele ki kendim üzerinde uğraştıysam şekillendirdiysem paylaşmam he, bu defalık değerimi bilin :D

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................