Yok mu oldum?

Öyle bir gitmişim ki blogdan dedim herhalde geri dönüşüm imkansız olacak, böyle ergenlik dönemimi olduğu gibi kustuğum bir yer olarak kalacak bu blog. Ama bugün bir içimden geldi, dedim niye bahsetmiyorum neler yaptığımdan?

Kendi sorumu cevaplayarak başlıyorum: neler yaptığımdan bahsetmiyorum çünkü hiçbir şey yapmıyorum. Daha önce bahsettim mi bilmiyorum ama geçtiğimiz yılın rezil, stres dolu sınav döneminden sonra Görsel İletişim Tasarım bölümüne yerleştim bir üniversitede burslu olarak. Bölüm aynı adı gibi, o kadar... Saçma ki yani..

Geçtiğimiz dönem haftada 4, bu dönem haftada 3 gün okula gittim. Hepsi birbirinden gereksiz onlarca ders aldım. Okul üniversiteden çok ismek kursu gibi. Güya tasarım bölümüyüz, bu yönümüzle Görsel Sanatlar Fakültesi altına girebilirdik ama gelin görün ki İletişim Fakültesi'nin bir parçasıyız. Tama iyi güzel de, İletişim Fakültesi'nin kalanı bizi kabul ediyor mu bakalım? Size yemin ediyorum ki tüm fakültenin aklı fikri sivrilikte. Anneme anlatsam "Ben biliyordum böyle olacağını" der, tekrar hazırlanıp İngilizce öğretmenliğine girmem için bir dolu başımın etini yer- düzeltme: şu anda da benden en büyük dileği bu zaten. Neyse, sonuç olarak ben sivri bir insan değilim. Tek amacım istediğim bir bölüm okuyup, istediğim bir iş yapmaktı. Kaldı ki şu an doğru mu karar verdim acaba diye emin de olamıyorum. Bölüm basit falan ama, nasıl desem.. Hani insan sofranın başına kurt gibi aç oturur da ağzına attığı ilk lokmayı beğenmez, anında iştahı kaçar, midesi bir bozulur ya, o durumdayım işte. Bölümde zaten 1.sınıflar olarak 15 kişi falanız, ve hani üzerinize afiyet alayı mal ya... Hani tamam alayı demeyeyim, kaldı ki tek bir arkadaşım var bölümden, ve bu arkadaşım belki akademik olarak başarılı olmayabilir ama açık gözlülüğüne asssla laf ettirmem. De, işte, yani.. Okula gidiyorum, herhangi bir derste oturuyorum, önüm arkam sağım solum salak doluyor. Ay daha fazla anlatamiciiiiim geliyorlar soldan soldan...

Sonuç olarak, okul bayağı salak gidiyor. Kesin yıllarca söylenicem, arada derede kalıcam, ama sonuç olarak buradan mezun olup ömrümün geri kalanını işsiz geçireceğim. Böyle durumlarda söylediğim genelde tutar, her yazdığım sözcükte kalbimi biraz daha parçalıyorum yani.

Her neyse. Okul mevzusunu bir kenara bırakırsak, ay bırakamıyorum çünkü hayatım bundan ibaret. Öncelikle, öyle ağır bir öğrenci yaşamı geçirdiğim söylenemez. Okulum da -en azından teoride- İstanbul sınırları içinde olduğundan evden ayrılmam mümkün olmadı. Doğal olarak üniversitenin benim için liseden tek farkı her gün gittiğim yolun 1 buçuk saat uzamış olması. Bir de işte, lisede en azından öyle veya böyle kendi seviyemde insanlarla beraberdim. Şu ansa, özel okul yani, parasını veren geliyor. Öf yine alayı mal diyeceğim cümleye geldim. İlk paragraftan beri tekrar edip duruyorum bunu.

Ay bir saniye! Tamam yeter kendi içimi şişirdim yeterince. Şimdi nihayet en sevdiğim şeye, izlediğim dizilere, takip ettiğim gruplara dönebilirim. Öncelikle, yıllardır yazı yazmıyor, hatta belki listeye bile eklemiyor olabilirim ama, aslında dizi izlemeye devam ediyorum. (Valla hayatımda yıllardır düzenli olarak devam eden tek şey bu ya, bazen ben de kendime çok üzülüyorum.) Bu aralar favorim... Dıp dıp, dıp dıp........ SIGNAL! Sabah bu konuda bir tweet attım ve aldığım tepki "macun değil mi o?" oldu. Olsundu, böyle de mutluydum..

Aslında son dönem kendimi biraz Tayvan dizilerine vermiştim. Zira sürekli telefondayım ve telefonda yüz takla ata ara bir şeyler izlemek yerine viki kullanmak daha işime geliyordu. E vikinin de repertuar sınırlı yani, çok fazla Kore dizisi yok, Japon dizileri desen.. Yani vikidekiler çok... Uçuk.. Çin dizilerineyse ben katlanamıyorum. Öyle bir dublaj yapıyorlar ki, zaten normal şartlar altında pek haz etmediğim şauoğ şuoğ dolu Çince iyice çekilmez oluyor. Beyinsiz olmuşsun iyice, Tayvan dizilerinde nece konuşuyolar? diyecek olursanız da, yani Çince konuşuyorlar ama en azından oyuncunun kendi sesini duyuyoruz, ağız ayrı ses ayrı gelmiyor. Neyse efendim, sonuçta bu ara daha çok Tayvan takılıyordum çünkü pek sevilesi dizi de yoktu benim için Kore tarafında. 

bu buraya ne mana demeyin şimdi,
 verecek hiçbir cevabım yok çünkü..
Böyle diyip de aradan çekilemiyorum gerçi. Şu sırada Beutiful Gong Shim ve Oh Hae Young'u güncel olarak takip ediyor, Lucky Romance'i de takip etmek için kendimi zorluyorum. Üzerinize afiyet ben biraz Hwang Jung Eum'a katlanamıyorum da yani... Gong Shim'i tek kelimeyle özetlemem gerekirse de "absürt" derim. Zira düşük bir ruh halinde izleyince ekrana sadece boş boş bakıyor, normal kafada izleyince de kafam uçuyor, durduk yere kahkaha falan atıyorum. Garip bir dizi, nereden geldi nereye gidiyor anlaması biraz zor. Oh Hae Young'sa... KYYYYASHAHAHJHJH! Allah'ım TEŞEKKÜR EDERİM YAA.. Son dönemde izlediğim diziler arasında belki de en iyisi! Romantizm tadında, komedi tadında, entrika tadında, zaman zaman kalp kırıcı olduğu oluyor fakat genel olarak o kadar yavaş, o kadar da da hızlı, ve akıcı ki ağzımdan bu dizi hakkında hiçbir kötü laf çıkmayabilir. Kesin bir şey söyleyebilmek için bitmesini bekleyelim biz yine de. 

Signal'se.. Bu diziyi izlemeyi çok uzun zamandır erteliyorum. Ne bileyim, hep bir boğucu, bir sıkıcı geldi. Yani nasıl açıklasam, alttan alttan izlersem kendimi kaptıracağımı biliyordum, ana böyle boğucu bir atmosfere giresim yoktu hiç. Sonra.. Ay nasıl başladım hiç hatırlamıyorum ama oldu bir kere slfksdlf Hala iki bölümüm var bitmesine, eğer biricik Lee Jae Han ajuşşimim hayatını kurtaramazlarsa saydığım övgülerin hiçbiri burada kalır mı bilmiyorum ama, bakıp göreceğiz işte..

Garip bir havada yazılmış bu garip yazının finaline geldik. Nasıl bitirilir hiç hatırlamıyorum valla, şimdilik sağlıcakla kalın!


























Yorumlar

  1. ya ben senin şifreni falan unuttuğunu düşünüyordum ciddi ciddi :D tesadüfen yazına denk geldim ve bence arada dök içini bu şekilde. sen içini dökmezsen ben içimi dökmezsem nasıl rahatlayacağız?
    ayrıca dizi yorumuna gelirsek hwang jung eum'a katlanamayan birini daha görmenin buruk sevincini yaşıyorum şu an. bu kadının sevdiğim aktörlerle her yeni dizisinde bir damla gözyaşı süzülüyor gözümden. ve gong shim hakkında da o kadar katılıyorum ki söylediklerine. teşekkür ederim düşüncelerimi söze döktüğün için. şimdiye kadar ben de somut biçimde ifade edememiştim ama dizinin çoğunda mimiksiz ekrana bakıyor, neler olacağını genellikle önceden tahmin ediyor, çoğu yerde "ben niye bunu izliyorum?" diyor ve biter bitmez yeni bölümünü açıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. dglkdfjdlgkjdfklg yok valla unutmadım sşldfkas yalnız birazcık güncelleme getirmem gerek: pis abla gong mi'ye mutlu hikaye yazdıkları için hasetimden ve sinirimden çatladım ve gong shim'i bitiremedim, hwang jung eum nefretim de ryu jun yeol sevgimden üstün geldi ve lucky romance de -henüz- bitmedi sdflk

      Sil
  2. Ben nasıl becerdiğimi bilmesem de blogtaki bütün resimleri filan silmişim, böyle olunca yazı yazmayı filan bıraktım. Daha çok okumaya geçtim. Sonra okumaktan da sıkıldım sanırım, bilmiyorum durum çok malca bir hal aldı. Doğrusu bende Güverte okumak istiyorum, işin aslı Kadın kaptan filandan çok istediğim bir meslek olmasıydı ama kadınlara uygun değil gibi söylemler yüzünden vazgeçmek ile geçmemek arasındayım. Hani okula bitirsen iş imkanı filan var ama ''Acaba cinsiyet yüzünden açıkta kalır mıyım?'' düşüncesi de bir taraftan destekler nitelikte, annem savcı ol gibisinden zibilyon tane şey söyleyince artık seni kıracağıma kafamı kırarım mantığına büründüm. İstediğim meslekten soğudum, istemediğim meslekten de haz etmiyorum. Bilmiyorum ne olacak yani dlkfgşhşigj

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O işin sonu birazcık cesursan yine döner dolaşır kendi istediğin mesleğe döner ben sana söyleyeyim :D kendimden biliyorum, annem hala dil okumadığım için hasetli fakat hayatım boyunca da sıkılacağım bir iş yapamazdım, bak sevmediğim demiyorum, sıkılacağım diyorum..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................