Reply 1988 / Bitirilemeyenler kervanı uzar ve canlar yanarken


Kore olimpiyatlarının gerçekleştiği 1988 yılından itibaren başlayarak, Seoul'da küçük bir mahallede yaşayan insanların yaşamlarını, sıkıntılarını, mahallenin ergen gençlerinin ilk aşklarını, ilk heyecanlarını anlatan, herhangi bir diğer Reply dizisi gibi adım adım günümüze yaklaşırken eskiyi bizlere de baştan yaşatan bir yapım Reply 1988. Şimdi çokbilmişliğe lüzum yok, 1988'de daha çekirdekte tohum bile değildim, fakat bana her zaman hayat 2000'lerin ortasından sonra bir anda hızlandı gibi gelmiştir, sanki öncesinde gelişmeler, güncellemeler, her şey yavaş ve tadını çıkara çıkara, klasik seyrinde gidiyordu da, sonra bir anda teknolojiye, ilerlemelere yetişemez olduk gibi. Neyse, nihayetinde zaman zaman samimiyetiyle izleten, zaman zaman bayık sanat filmleri gibi saatlerce seyirciyi boynundan tutarak sürüklemeye çalışan, artısı eksisiyle her şeye rağmen sıcacık bir diziydi.

Haaa fakaaaat.. Ben bu diziyi tamamlayabildim mi? Hayır. Bakın uzun zamanlı takipçilerim beni bilir. Bu bloga yazdığım her yazıyla tabii ki %100 gurur duymuyorum, kaldı ki elimden gelse hepsini kaldırır baştan başlarım fakat bendeki bu tembellikle hiçbir yazının yerine yenisinin gelmeyeceğini biliyor, ve kaldırmaya cesaret edemiyorum. (Tüm ergenliğimi dökmüşüm yani nihayetinde şu sayfalara, insan öyle veya böyle utanıyor..) Neyse, fakat benle ilgili değişmeyen tek bir şey var ki, bir diziye başladıysam öyle veya böyle bitiririm (ufaktan beyazından yalan oldu ya galiba bu), bitiremediklerim hakkında da finale atlar, veyahut hakkında yazılar, yorumlar okur final hakkında ayrıntılı bilgi edinirim. Elbette 1988'in de nasıl bir finalle bittiğini, karakterlerin sonunun nasıl geldiğini biliyorum fakat finali oturup izleyemiyorum. 

Bakın şöyle. İnanmayacaksınız ama ben sakinliği seven bir insanım. Günlük hayatta benimle karşılaşsanız, her tarafı gök kuşaklarıyla donatsam anca mutlu olacağımı sanarsınız fakat aslında tek bir soluk sarı bile beni huzurla doldurabilir. Durum buyken, insanların benden yalnızca aksiyon/bilimkurgu sevmemi beklerken benim kendimi Kore'ye de kaptırmam çok da beklenmedik olmamalıydı yani. Kısacası, çoğu insanın sıkıcı olarak adlandırdığı, biraz başında oturup vakit ayırmak, emek vermek gerektiren yapımları aslında severim. Peki tüm bunlara rağmen bir bölümünün 1,5 saat sürmesiyle bir dolu eleştiri alan Reply 1988'i niye bitiremedim?

Sebeplerim elbette birden fazla. Okuduktan sonra bu sebeplere haftada toplam 3 saatlik bölüm yayınlayan bu diziyi güncel olarak takip etmenin yorgunluğunu da kendiniz eklerseniz sevinirim. İlk olarak, beni diziden tam anlamıyla soğutan o sahneyle başlamam gerek.

Ha başlamadan önce spoiler istemeyen, sadece dizi hakkında birkaç fikir edinmek için gelmiş arkadaşlar için şunu söyleyeyim: izleyip görün. Çünkü, her ne kadar ben bitiremesem de, aslında izlenmeyi de, bitirilmeyi de hak eden bir diziydi. En azından bir şansı hak ediyor, kimileri hakkında çok yavaş ilerliyor dese de, ki aslında haklılar, o yavaşlığı kendinize diziyi sindirme imkanı olarak alabilirsiniz bence.

1. Taek ve Beklenmedik Alışkanlığı

Belki yazının başından beri bir şekilde hissettirmişimdir, fakat Duksun kızımızı kapacak tarafın Junghwan olması taraftarıydım, hala  da tam bir Junghwan trash olarak inadımı sürdürüyorum. Fakat bu Taek'i sevmemi engelleyen bir durum değildi. Tamam peki ilk defa alttan alttan hissettirdiklerinde 'YAV NE ALAKA BE KARDEŞİM YAAA' diye isyan ettim ama, kesinlikle kabullenemeyeceğim bir durum değildi bu. Taaaa ki, Taek bey Duksun'u yanında Çin'e götürüp, otelde elinde sigarayla yakalanana kadar.

Abarttığımı düşüneceksiniz, ve belki de haklısınız ama benim sigaraya karşı gerçekten abartı bir düşmanlığım vardır. Yanlış anlaşılma olmasın, hanemizde asla sigara kullanan bir birey yaşamadı şimdiye kadar, annem içmez, babam içmez, abim içmez. Küçükken, okulda sigaranın zararı bana ilk anlatıldığından beri, içimde bir nefret olduğu doğru ama. Dediğim gibi, biraz sebepsiz gelebilecek bir nefret bu. Yani bana giren çıkan yok, nesinden nefret ediyorum? 

Cevabı ben de bilmiyorum, sadece insanların kendilerine neden zarar verdiğini anlamıyorum, anlamak istemiyorum, kokusundan hoşlanmıyorum, dumanından hoşlanmıyorum, kısacası sevmiyorum. Net ve basit, sevmiyorum. Üzerine biraz düşünüp de sigara içen insanlar hakkında neden direk bir ön yargı edindiğimi bulmak istedim fakat elime pek bir şey geçmedi. Ama dedim, belki de, şimdi şöyle açıklayayım.. Sıradan bir hayat yaşayan her çocuk, ömrüne ilk kez ailesine güvenerek başlar. Özel bir durumu olmadığı sürece ilk kez annesine, sonra babasına güvenir, sonra da büyük kardeşini örnek almaya çalışır. Ben de sonuçta aileme güvenerek büyüdüm, ve büyürken ellerinde bir defa bile sigara görmedim. Belki de güvendiklerimin sigara kullanmaması, bende kullananlara güvenmemem gerektiği gibi bir algı yaratmıştır, bilemiyorum. 

Gerçi şu da var, özellikle lisede çok fazla sigara kullanan insanla takıldım, neyse ki körle yatan şaşı kalkmadı ve o dönemi sigarayla haşır neşir olmadan atlatmayı başardım. Hala lise ortamımla buluştuğumda o dumana bir şekilde maruz kalıyorum fakat ne yalan söyleyeyim, benim için sigarasını içmeyi birkaç saat erteleyemeyecek insanlarla sık sık da görüşmüyorum. Neyse yaaaa Koreliler diyorduk, Reply diyorduk niye Yeşilay olduk şimdi Allah Allaaah...

Ay uzun lafın kısası (pek kısa tuttun hll) Taek'i elinde sigarayla görünce bir anda kalbime bir şeyler saplandı, tamam tamam biliyorum bayağı saçma ama insan bazı şeyleri kontrol edemiyor işte ne yaparsın.. (aslında insan istese kendini çok da güzel kontrol eder) (yoo etmez) (ya da işine gelmez işte)

yine de şu gif biraz kalbimi titretmiyor dersem yalan olur

2. Junghwan üzerine oynanan  pis rezil leş taht oyunları

Bu oyunları bayağı bayağı senaristler oynuyordu. Hani tamam arkadaşım istediğini everirsin kızla, dizi senin dizin de yani BU KADAR ACI ÇEKTİRİLİR Mİ YA.. Sen al çocuğu kullan kullan öldür bitir sonra kızı Taek'e ver. Ooooooldu. Oldu gerçi de işte neyse olayı anladınız. 

3. Bora ve Sunwoo ilişkisi

'Hoaydaaa bunların nesi battı be' çığlıklarını duyar gibiyim aslında.. Ama battılar işte. Bayık Sunwoo ve ondan da bayık Bora'nın buldukları her boşlukta yiyişmeleri, e yuh kardeşim ne kadar aç kalmışsınız ve diye düşündürdü. Benim için fazla mıçmıçlardı. Zaten Bora'yı da hiç sevmem ben. Her hareketi olay olan, evin en güvenilen, kardeşlerine eziyetler çektiren çocuğu, içten içe ne kadar iyi kalpli olduğu beni ilgilendirmez, hıh.

4. AY SEVMEDİM İŞTE

Oh söyledim rahatladım. Dizi beynimi kemirdi tamam mı. Oh. Ne tuttum be içimde. Yazı başladığından beri sakin sakin yazıyorum, meğer Standing Egg playlistine geçmişim, onun verdiği rahatlıkmış. Şarkı bir anda değişip Take Me Now'a geçince kendime geldim. Yok arkadaşım ya ben o kadar yüce gönüllü değilim, beynimi alıp sakız gibi çiğneyip çiğneyip yerine geri koyan bir diziye sempati besleyemem, tüm yazdıklarım da Moonlight Drawn by Clouds'la gönlümün tam ortacığına haremini kuran Bogum bey içindi, halbuki Reply'de hiç sevmedim pısırık karakterini. HIIIHHH..

Tamam nefretimi döktüğüme göre, diziyi izlenilebilir kılan dünyanın en sevimli şeylerine girişebilirim.

Jin Joo

Bu küçük şey diziyi izlemek için en iyi sebep falan olabilir. Ki belli ki, tüm set tarafından da çok sevilmiş, çünkü dünyanın en şirin şeyi falan? Kendisinin içinde bulunduğu, abisiyle beraber şarkı söylediği, dans ettiği, veya hiçbir şey yapmadan sadece öylece oturduğu tüm sahneler yüzünüze sıcacık bir gülümseme konduruyor zaten, fakat benim karnımı tuta tuta güldüğüm asıl sahnesi, yeni babişkosunu, yani Taek'in babasını kendine oyuncak ettiği anlardı. Koskoca adamı ayıcık yapıp oynadı yani helal olsun..


ya çok mutlu bir de şizofren sdfljsdkl
Hyeri/Duksun

Garip gelir mi gelmez mi bilmiyorum fakat, son bölümlerdeki ablak bakışları pek favorim olmasa da, genel olarak Duksun'a can verişini çook sevdim. Hele ki ilk bölümlerdeki "Her şey ablama her şey kardeşime beni niye yaptınız o zaman!" diye isyan ettiği o sahnede kalbimi öyle kazandı ki sonlardaki sinir bozucu sahneleri bile koymadı. Aslında, genel olarak Duksun karakterini sevdim ve Junghwan taraftarı olmama rağmen kızımızın Taek'i seçmesi içimde bir nefret falan oluşturmadı. Kaldı ki kız napsın yani kendini Junghwan'ın üzerine mi atsın, bizim bey de biraz adam olaydı da doğru zamanda doğru şeyi yapaydı. OF KIZMAK İSTEMİYORUM O YÜZDEN TÜM SUÇ SİZİN SEVGİLİ SENARİSTLER!!

insan gülmeden edemiyor sdfksdf
Ailelerin İlişkileri, Dertleri ve Her Şeyleri

Bu da diziyi sıcacık yapan bir diğer unsurdu. Kaldı ki klasik dizilerde görmeyeceğimiz fakat gerçek hayatta hep iç içe olduğumuz ailemiz, ailelerimizin maddi manevi sıkıntıları, sağlık sorunlarının evin diğer bireyleri üzerinde yarattığı etkiler, ve geri kalan her şeyiyle 88'in aileler üzerinde duruşunu sevdim. Kaldı ki her türlü aile üzerinde de durdu yani. İyi kalpliliğinden olmayan parasından borç verip ailenin belini doğrultmayı bir türlü beceremeyen babalarıyla fakir, zaman zaman sıkıntılı, genelde yaşayıp giden mutlu bir aile, çok erken annesiz kalmış, baba oğul yuvarlanıp gitmeye çalışan bir başka aile, aynı anda hem fakirlikten hem babasızlıktan muzdarip, fakat iyi yürekli insanlarla dolu bir başka aile daha, ve sonradan maddi anlamda rahatlayan ve öncesini unutmayan, yine de saadetin parada değil sağlıkta, ailede, ve birlikte olduğunu bilen bir başka aile. Ay o kadar çok aile dedim ki duygulandım, gidip annemle babama sarılacağım. (Harbiden sarıldım..)


Bu Güzel Ailelerin Yanında, Gençlerin De Birer Aile Olması

Eh, bu konuda söylenecek pek bir şey yok zaten, çocukluk arkadaşlarının aralarındaki ilişkiyi acayip sevdim, seviyorum, seveceğim. Har gerçi "Arkadaşım için sevdamdan vazgeçerim" senaryolarını sevmiyorum ve burada da sevmedim ama, neyse işte anladınız bence.




Ve Tabii Ki Kadroda Ryu Jun Yeol Var


Bu madde de başlı başına diziyi izlemeniz için bir sebep. Ha fakat, bu maddeye kanıp da izledikten sonra yaşayacağınız kalp kırıklıkları veya mayışmaları için blogum sorumluluk kabul etmemektedir haberiniz olsun. Hof benim kalp kırıklıklarımın cezasını kim ödeyecek acaba ya...


Misal bu sahne üzerine 300 sayfa tez yazabilirim ama agresifim sinirliyim daha fazla görüp mayışmak istemiyorum bb
Vee bol acılı yazımızın sonuna gelmiş bulunmaktayız.. Çıkış kapıları sağ üst tıkta.

*Dongryong'dan bahsetmediği için üzüldü ama bahsetmeye üşendiği için sadece fotoğrafını atmakla yetindi*

Dayanamayacağım bitirmeden Jinjoo'lu fotoğraf yağmuruna tutacağım burayı..








Yorumlar

  1. Ya ben bu diziyi çok sevdim ya :) Ne yalan söyleyeyim jung hwan karakterine zerre üzülmedim böyle cool odun gibi görünüp aslında için için kızın aşkıyla yanan erkek karakterlerden sıkıldığım için sanırım.

    Sigara konusuna tamamıyla katılıyorum komşu. Kocanın taek olması da pek rahatsız etmedi beni :) Yalnız o bora ve itici karakteri Allah'ım her bölüm kıza uçan tekmeyle dalmak istedim. Sonlara doğru rahatsız etmedi pek sadece.

    Bu dizideki aile kavramını ve komşulukları çok çok sevdim belki kendimizden de bir şeyler bulduğum için yoksa aşk meşk koca kim babayı kim aldı olayları pek önemli değildi :D

    D.S.K.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hmm zaten dizi hakkında yapılan yorumların çoğu bu yönde, yeterince samimiyet ve aile üzerine kurulu bir dizi olduğundan kim kime yâr olmuş pek takan yok ama işte.. Ben acı çekmeye ve çektirmeye karşıyım! :D Bir de benim o konudaki şikayetim bölümlerin gereksiz uzunluğu ve hikayenin asla ilerlemiyor oluşu oldu yani..

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................