Liar Game / Japonya

En son bloga uğradığımda bitmesiyle beni boşluğa bırakan Crime Scene ile gelmiştim, şimdiyse aynı şekilde bitmesiyle hem mudura uğratan, hem de bomboş hissettiren bir Japon yapımı, Liar Game ile karşınızdayım.

Yazımızın arka plan müziği dizinin de jeneriği olan bu güzellik olsun.


Öncelikle, nedir bu Liar Game?

Liar Game, Türkçe'siyle Yalan Oyunu, Yalan Oyunu Ofisi tarafından düzenlenen, oyuncuların birbirlerini yalanlarla, gizli kapaklı anlaşmalarla, kısacası her türlü sahtekarlıkla kandırarak verilen görevleri yerine getirdiği, nereden geldiği, nereye gittiği, kimin kurduğu veya kurarken ne amaçladığı bilinmeyen bir oyundur. 

Oyun yaklaşık 4 turdan oluşmaktadır. Her tur da farklı aşamalardan meydana gelir. İlk tur olan eleme turunu geçen oyuncular bir sonraki tura geçmeye hak kazanırken, aynı zamanda kazandıkları paranın yarısını ofise ödeyerek oyundan geri çekilme hakkını da elde ederler. Turu kazanamayan oyuncularsa, tur boyunca kaybettikleri tüm parayı Ofis'e borçlanırlar. 

İkinci tura geçen oyuncularımızsa, tüm aşamaları ilerleyerek ilkindeki aynı prosedürü uygular; kazanan ilerler, kaybeden borçlanır. Nihayet yarı finale gelindiğindeyse, yarı finalin ilk aşamasını bitiren oyunculara kazandıkları tüm parayla oyundan çekilme hakkı tanınır. Final kazananıysa yine büyük miktarda bir parayla ödüllendirilir.

Oyununsa oyuncuları seçerken nasıl bir yol izlediğini bilen duyan yok. Zira dizi boyunca karşılaştığınız oyuncuların neredeyse hepsi farklı telden çalan tipler. Tek ortak noktaları aynı oyunu oynuyor olmaları gibi. Dizinin esas konusuysa lügatında yalana kesinlikle yer olmayan Kanzaki Nao ve dahi dolandırıcı Akiyama Shinichi etrafında şekilleniyor.

Esas kızımız Kanzaki Nao, "aptallık derecesinde dürüst" bir kızcağızdır. Yalanı dolanı kesin bir tavırla reddeder, En ufak bir yalana bile inanır, ne kandırılmadan geçirdiği bir günü vardır, ne de insanlara pembe bile olsa yalan atmayı dener. Kısacası hem saf, hem dürüst, Pollyanna tipli, garibanın biri. Bir gün oyun ofisinden içinde 100.000 lira olan bir kutu alır. Kutunun üzerindeki mektubu adamakıllı okumadan kapısının önüne bırakılmış bu kutuyu açar, ömründe bir arada görmediği paranın kapısının eşiğinde olduğunu fark edince paniğe kapılarak mektuba saldırır. Mektupta kurallar açık ve nettir: Oyuna katılmak istemeyen oyuncuların kutuyu açmasına gerek yoktur, kutu açıldıktan sonraysa oyuncunun oyuna katılmayı reddetmesi kesinlikle söz konusu bile olamaz. El mahkum, Nao artık oyuna girmek zorundadır. Mahallenin bekçisinden aldığı bir akılla, kendisine yardım edecek olası bir dolandırıcı, Akiyama Shinichi'yi bulur. Akiyama, üniversite yıllarında bir organizasyonu tam anlamıyla dolandırmış, çökertmiş ve hapise düşmüştür. Hapisten çıktığı anda önüne bir adet masum Nao damlar. Başta kıza yardım etmeyi reddetse de, Nao'nun bitmek tükenmek bilmeyen ısrarlarına karşın Akiyama pes eder, ve önce Nao'nun yardımcısı olarak, sonraysa tam kadrolu olarak oyuna dahil olur.

Böyle işte. İlginç konusu, ilginç karakterleri, bir o kadar da ilginç müzikleriyle bir Japon yapımı olduğunu belli ediyor dizi. Tek kelimeyle anlatacak olsam önce dahice, ilginç, garip, sürükleyici gibi birkaç kelime düşünür, sonra "absürd"de karar kılardım.


Dizinin yapımlarınıysa yeni izleyeceklere kolaylık olması açısından şöyle sıralayayım:
-Liar Game (2007 yapımı 11 bölümlük dizi)
-Liar Game 2 (2009-2010 yapımı 9 bölümlük dizi)
-Liar Game Final Stage (2010 yapımı oyunun yalnızca final oyununu anlatan sinema filmi)
-Liar Game Reborn:  Fukunaga vs Yokoya (2012 yapımı, Reborn filmine hazırlık olarak film sinemalara girmeden önce televizyonda yayınlanan tek bölümlük bir spin-off/yan dizi)
-Alice in Liar Game (Aynı şekilde 2012 yapımı, filmden önce televizyonda yayınlanmış 2 kısa bölümden oluşan, 2.'si hiçbir yerde bulunamayan yan dizicik)
-Liar Game: Reborn (2012 yapımı, oyununun  yeniden canlanışını ve intikam peşine düşüşünü anlatan, fikir olarak hoş ama yine de poh gibi bir yapım)

Ben yeppudaa'dan izledim diziyi, ilk sezonun başlarında çeviri biraz bok gibi olsa da zamanla toparladı. Zaten adam akıllı bir yeppudaa toparlayabilmiş tüm seriyi, ellerine sağlık.

Şimdiiiii benim tüm seriyi seve seve yalayıp yuttuğumu söylememe gerek yok sanırım? Yapmışlar, olmuş! Fakat bu yazıyı iki kısım halinde yazmak istiyorum, ilk kısmımız ilk iki sezonu ve Final Stage filmini kapsarken, ikinci kısım 2012-Reborn dönemiyle ilgili olsun. Böyle ayırmamın sebebi, iki kısımın da birbiriyle bağlantılı olduğu kadar bağlantısız da olması. Misal, Reborn dönemindeki yapımları anlamak için öncekileri izlemiş olmanıza illa da gerek yok, sadece daha zevkli kılıyor onları izlemiş olmak. Ama ilk kısmı yani 2007-2010 arası çekilen yapımları izleyen birisi için, 2012'dekileri izlemenin pek de gerekli olmadığını düşünüyorum. Sebebini zaten açıklayacağım.

Birinci Kısım; Liar Game 1 / Liar Game 2 / Liar Game The Final Stage

Akiyama'yı ilk gördüğümde bu ne amk diyip tipine güldüm, sonra o sarıya çalan saçlar siyaha boyandı, biraz dalgalandı, sonuç olarak bir ara "Ya bu çocuk yakışıklı mı lan acaba?" diye düşündüğüm bile oldu. Ha en nihayetinde yakışıklı mı, değil. Hafif maymun ama, karizmasını kimse inkar edemez! Karizmatik, karizmatik, biraz daha karizmatik, of çok mükemmel bir şey ya.. Başlarda sağdaki gibiydi evet, yani çirkin falan ama dahi dolandırıcı rolünü o kadar güzel üstlenmiş ki, yüzü, tavırları, bakışları, her şeyiyle "Ben zekiyim!" diye bağırıyor resmen.Bu da kendisini bayağı bildiğiniz çekici kılıyor.

Rakibin yeni fark ettiği şeyi oyun başından düşünüp planlamış, karşıdakini
göte getirmiş ve bu durumdan zevk alan en sevdiğim Akiyama bakışı.
2012'deki OF TAMAM ÇOK SEKSSİN ismini verdiğim en sevdiğim Akiyama duruşu.
Ya dizi başladığında maymuna benziyordun sen seni çekici bulamam olmaz..
1.sezonda Kanzaki Nao.
Kanzaki Nao, insanın sinirlerini alt üst eden bir tip. Dayaklık resmen dayaklık. Kendisi dünyanın en saf insanı. Ne deseniz inanıyor, sürekli ihanete uğruyor, ama insanlara olan inancını azıcık olsun kaybetmiyor.Arada gerçekten suratına bir tane patlatasınız geliyor, hatta ne aradası, bölüm başı en az 5-10 defa ekranı yumruk manyağı yapıyorsunuz. Allah affetsin 5 defa adak adadım "Bu defa da inanırsa televizyonu camdan atıyorum yeter" diye ama atamadım, yemedi, Nao da her seferinde inandı. Bir daha, ve bir daha, sonra bir daha. Hof Nao ya.. Yine de, kendisini 2012'de çekilen yapımlarda da görmek isterdim ama olmadı. Bu konuda da hala sinirliyim.

2.sezonda Kanzaki Nao.
Bu arada, bu kız ilk sezonda çok şirin çok tatlışken ikinci sezonda bir.. Bir şeyler oldu.. Hani çirkinleşti diyemem, güzelleşmiş aksine ama böyle nasıl desem.. Bir ara oyuncunun değiştiğini bile düşündüm izlerken, ilk sezonla ikincisi arasındaki 2 buçuk yıllık süreçte suratına ne yaptırdıysa biraz şey durmuş.. Açıklaması zor çünkü kızın çirkinleştiği falan yok, eski haline göre daha güzel bir bayan olduğu doğru fakat yüzündeki o eski masumiyeti kaybetmiş, evet, doğru cümle bu. Ne bakışlarında, ne yüzünde o eski saf Nao var. Kuzenlerimle yaptığımız uzun toplantılar (!) sonucu kızımızın çenesini, dudaklarını ve belki birazcık da burnunu yaptırdığına, saçlarını daha açık bir renge boyatıp hafif de bronzlaştığına, ve göz kalemi sürmeye başladığına kanaat getirdik. Sonuçta dizideki karakteri hala aynı saf temiz Nao-chan olsa da kızın yüzü olduğu gibi değişmiş.

"Siktim ebeni." temalı Fukunaga duruşu.
Fukunaga Yuuji. Namı diğer hasta ruhlu. İhanet algınız henüz sadece Running Man'de Kwangsoo'nun yaptıklarına katlanabiliyorsa bu diziden de, Fukunaga'dan da uzak durun. Adamın dini imanı para, kafa sürekli cinliğe hainliğe pisliğe çalışıyor. Kendisine seri boyunca bir defa bile küfretmeyen izleyici varsa onur madalyası benden! Ha ama tüm bunlara rağmen, Fukunaga aynı zamanda en sevilesi karakterlerden de. Başlarda iki kıl olsanız da zamanla insanlara "BAKAAAAA!!!" diye bağırışları, "bana ne güveniyon lan sen manyak mısın" tavırları bağımlılık yapıyor. Seviyoruz seni Fukunaga-san kalpkalp

Toprakla kafa bulduktan sonra Yokoya.
Şimdi gelelim bir diğer çok sevdiğim karakter Yokoya, a.k.a. Beşinci Boyut Salih'e. Bu beyaz saçlı, beyaz pantolonlu, beyaz gömlekli, beyaz yelekli, hatta bir iki yerde beyaz dantelli şemsiyeli karakter aramıza ilk sezonun sezon finalinde katılıyor. Ayrıca gözleri arada bir yeşile dönüyor. Nasıl olduğunu sorgulamayın, henüz hiç kimse anlayamadı. Bir de toprak çekip kafayı buluyor arada. Yani her şeye tamam da, niye şeker kutusunda toprak dolaştırıp moladan molaya çekiyorsun be kardeşim? Kuzenim zekasının, ben beyaz saçlarının beyne giden topraktan geldiği konusunda inatçı. Bilemiyoruz. Kendisinin Akiyama'yla gizli bir bağının olması yanı sıra, aynı zamanda Akiyama'ya karşı kafa tutabilecek nadir karakterlerden.


Akiyama'ya kafa tutabilecek diğer karakterse Katsuragi Ryo. Akiyama'mızın üniversite yıllarından arkadaşı ve en büyük rakibi olan bu Mary Poppins çakması ablamızın gülüşü, saçları, ilk bakışta Wild Romance dönemindeki Jessica'yı hatırlatsa da bu düşünceyi hemen kafamızdan kovuyor, gönlümüzce Katsuragi'ye küfretmeye başlıyoruz. Öncelikle, Katsuragi'nin zekasının gerçekten takdire şayan olduğu doğru, fakat spoiler uyarısı her türlü oyunda zekasından önce bağlantılarını ve parasını kullanıyor olması gözümde kendisini tamamen bitiriyor. Zira parası yokken bir hiç olan bu hanımefendiden iğreniyor ve kendisini en içten küfürlerimle uğurluyorum. spoiler bitti. Finale giden yolda Akiyama'yı en çok uğraştıran karakter şüphesiz Katsuragi'ydi. Karşılıklı beyin fırtınalarını izlerken siz de kendinizden geçiyor, anladığınız her cümlede kendinizi dahi falan sanıyorsunuz. Yani bana öyle oldu en azından.. Neyse, yine de sevmiyorum seni pis kaltak. İlerideki paragraf tamamen spoiler'dan ibaret olacak, izlememiş arkadaşların okumaması önemle rica olunur.

Spoiler başlangıcı. Tam sınav sonuçlarının açıklandığı, parası olanın daha kötü derecelerle kat be kat daha iyi okullarda okuyacağını öğrendiğim bir dönemde her istediğini parayla elde eden Katsuragi karakteriyle karşılaşmam bence bana evrenin "et istediğin küfrü, dök dökebildiğin kadar içini" deme şekliydi. Ben de öyle yaptım. Katlanamıyorum arkadaşım, her ne kadar bu tarz insanlar izlediğimiz gördüğümüz her şeyden daha da gerçek, daha da hayatımızın her köşesinde olsalar da, dayanamıyorum ya! Ne bu ne, çifte standart resmen. Kıskandığımı düşünüyorsanız geri durmayın, köppek gibi kıskanıyorsun işte diyin, ama elimde değil. Para para para. O oyunu parayla geç, bu oyuncuyu parayla satın al, o garibanı parayla tehdit et, sonra ooh ben Akiyama'yı alt ettim. Ay götüm. Virüs beyinli. spoiler sonu.

Elbette ki ilk kısımdaki oyuncuların hepsi bu kadar değil, fakat hikayeye gerçek anlamda katkısı bulunanlar bu kadardı. Aralarda Kawai-evet adı cidden kawai, tek i ile-, Ikezewa, evde kalmış kart abla, travesti teyze gibi birbirinden renkli karakterler giriyor fakat dediğim gibi, az önce saydıklarım kadar kalıcı değiller maalesef. Dizinin genelinin sürükleyiciliği ayrı bir seviyedeydi yani, final filmiyse insanın beklentilerini karşılıyordu gayet. 

spoiler. Final oyunu harbiden çok kaliteliydi. Yani tebrik ediyorum her kimin aklına geldiyse. Başyapıttı resmen. Yalnız, Akiyama'nın ve Nao'nun beleşten oyunlara girip çıkması olayı artık sıkmaya başlamıştı yani ne yalan söyleyeyim :P Yokoya da koçum benim, sadece kendisini biraz övmek istedim o kadar. spoiler bitti.

Liar Game'in ilk bölümünden bana ne kaldı peki?

bir adet 32 diş sırıtan akiyama şsdlgksdlşk
bir adet hareketleriyle hayatı sorgulatan akiyama. şu sahneyle oturduğu yerde zıplamaya başlamayanınız varsa dışarı alıyorum sizi! spoiler. hayır yani ulan gavat, ulan odun, insan dudak parlatıcısını öyle mi ister. sapık mısın nesin ne elleşiyosun yanaşıyosun kıza sinsi sinsi. spoiler bitti.
bir adet de fukunaganın gazabından ürkmüş insan.
bir adet yeşil gözlü yokoya.
bir adet dizinin kostüm departmanına selam. soldan sağa sultan, fatoş, kahveci, oynak balina menekşe, yunus, minibüsçü çocukla muavini, ve zengin ethem.


İkinci Kısım; Fukunaga VS Yokoya, Alice in Liar Game, Liar Game: Reborn

(bu ikinci kısımdaki yapımlar genel olarak sinirimi hadlerinden fazla bozduğundan dolayı 90'lar Türkçe Pop playlisti dinlerken yazdım. biraz sakinleştirse de bu kısımı pek ciddiye almak durumunda değilsiniz.)

bir adet her şeyden önceki alice.
bir adet oyun görevlisi alice.
Şimdi, benim bu üç yapımdan favorim Fukunaga vs Yokoya olmakla birlikte Alice in Liar Game de gayet güzeldi fakat adı sizi aldatmasın, pek bir oyun oynanmıyor. Sadece dahi kızımız minik Alice'in Yalan Oyunu ekibine nasıl dahil olduğunu anlatıyor. Şahsen ben bunun yerine Alice'i oyunlarda izlemeyi çok isterdim. Yani sadist misin 8 yaşındaki çocuğu oyuna sokup napıcan demeyin de, inanın oyuncu olması ofis görevlilerinden olmasından daha iyidir..

Fukunaga vs Yokoya toplamda bir saat bile sürmeyen, fakat benim gözümde iki buçuk saatlik Reborn filminden daha etkileyici ve başarılı olan bir televizyon filmi. Oyun daha kaliteliydi, akıl oyunları daha akla yatkındı, Yokoya'ysa...Toprak çekmeyi bıraktı da mı böyle oldu bilmiyorum fakat şeydi..

BÖYLEYDİ SDŞFLSKDFŞLSKDFLŞSKDGŞLK SAKALI VAR SDLŞFKSDŞGLKSDŞLK SAKAL SDGŞSDLGKSŞLKDŞLKG

Saydığımız yapımların hepsi 2012 yılında çekilmiş olup, önceki kısımdaki karakterlerin en can alıcılarını kapsıyor zaten. Hatta bir ara küçük mantar isimli saçma bir arkadaşımız bile konuk oluyor. Fakat Kanzaki Nao bu kısımda yok :( Şahsen ben Akiyama'dan hamile bir şekilde, mutlu mesut yuvalarında televizyon izlediği için bu oyunlarda yer alamadığına inanmak istiyorum. AKSİNİ İDDİA EDEN DIŞARI. 

Şaka bir yana, tabi ki Nao nerelerde neler yapıyor bilemeyiz fakat bu seride onun yerini henüz adını ezberlemeye bile tenezzül etmediğim, buraya yazmadan önce de vikipediden bakıp buraya geçirdiğim üniversiteden yeni mezun olmuş bir kaşar almıştı.

Evet kaşar. Nefret ediyorum bu kızdan. Ne hanımlığı var ne başka bir şeyi. Kaşşar ya yürü git Nao'mu istiyorum ben. Ay sakinleşip geliyorum.

(YANA YANA YANDIM, KANA KANA KANDIM, ÇİÇEĞİ BURNUNDA!
BANA ÖYLE BAKMA, YÜREĞİMİ YAKMA, ÇİÇEĞİ BURNUNDA!)

Kızımız Yu Shinomiya, henüz diplomasını yeni eline almış, çiçeği burnunda bir mezun. Hatta mezun olduğu prestijli üniversitenin profesörlerinden biri hepimizin çok iyi tanıdığı Akiyama Shinichi! Kızımız bir gün Yalan Oyunu Ofisi'nden oyuna katılması gerektiğini bildiren bir davetiye alır ve tanıdığı en zeki insandan, birkaç defa dersine katıldığı Akiyama'dan yardım ister. Akiyama başta ilgi göstermese kendisi de yıllar önce son verdiğine emin olduğu oyundan bir davetiye alınca işler karışır, ve Yalan Oyunu'nun Dirilişi'ne tanıklık etmek durumunda kalır. 

Bakın bu Reborn olayını sevmememin tek sebebi elbette ki Nao'nun eksikliği değildi. Bir defa oyunu beğenmedim. Pek de zeka veya strateji gerektiren bir oyun değildi. Bunu ben olsam kazanırdım diye falan söylemiyorum, ama ne önceki kısmın finalindeki gibi bir birlik gerektiren, ne de ilk turdaki gibi strateji ya da zamanlama gerektiren bir oyundu bu. Kısacası saçmaydı, gereksizdi. Yazarı falan mı farklıydı anlamıyorum ki ya. Zaten kadroyu da başkası seçti kesin, of Shinomiya kaşarına hala sinirliyim. Gerçi karakterin kadroyu seçenle ne alakası var emin olamadım ama neyse en haklı benim hala.

Ayrıca da film zekice olmamasının yanı sıra, Akiyama da zeki gibi değildi.. Yani evet sakin sakin oynadı oyununu gitti yine her zamanki gibi ama hiç vay be dedirtmedi yani.. Yine de akiyamacım ve akiyamacığımın sevgili beyni:

Sevdiğim nerdesin kimdesin
Sana sormaya varmıyor dilim
dinleeee!! 
Deli aşkımın sonu var mıdır diye sormadan severim seni
Acı dinmeden gece bitmeden yola düşmeden bulurum seni
Bana yar mıdır adı var mıdır diye sormadan bilirim seni
Göze girmeden dile gelmeden yüze gülmeden severim seni

ps: resimde sağdaki abi de yakışıklı hee
Bir de, Akiyama ne zaman Yu Shinomiya kızımızın karşısına geçip "napıyorsun amk sen" bakışı atsa kafamda "Nao'm olsa böyle yapmazdı!!1!" diye çemkirdiğini hayal ettim. Şizofren değilim, sadece ikisini shipliyorum. Elimde değil. spoiler başladı. Sizin de shiplerinin yan yanayken çocuk "Bundan sonra da yalanlarımla yaşayabilir misin Nao-chan?" dese ve devamında yaşananlar gösterilmese siz de kafayı yerdiniz. spoiler bitti. Neyse, playlistimin sesini açıp sakinleşeceğim. 

Yazıyı yazmaya başlayalı 3 gün oldu arkadaşlar ve sanırım nihayet içimdeki her şeyi dökmüş bulunmaktayım. Sakin sakin hepinizi gözlerinizden öpüyor, bu yazının bir de Kore versiyonunun geleceğinden emin olmadığımı bildiriyorum. Yani Liar Game'in Kore versiyonunu elbette izlemeyi denedim, fakat ilk iki bölümden sonra dizinin pek de bir olayı olmadığını fark ettim. Zira oyunlar aynı, kullanılan stratejiler aynı, her şey tıpatıp aynısıyken niye bir de onu izleyeyim. Onun yerine bu diziden alıntılandığı iddia edilen The Genius programını izlerim daha iyi, hem canım Hong Jin Ho'm da var. Ya ne bakıyorsunuz böyle dediğime, izleyeceğim büyük ihtimalle Kore versiyonunu da. Sadece ona pek bir övgü beklemeyin benden. 

Oh, yoruldum vallahi ya. Gidiyorum ben. 

Bu güzelliği bırakıp gidiyorum. Hof shipper kalbinm.
Bunu da bir kere daha koyma gereği duydum. Sorgulamayın.


Yorumlar

  1. http://yeter678.blogspot.com.tr/2015/09/korkuyorum-aneyy-mim-dd.html#comment-form ebeledim seni komşucuğum yap bak çok eğlenceli :DD

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. böyle de ilginç bir mim oldu sşlgksdlşk http://biriyabancidizimidedi.blogspot.com.tr/2015/09/korku-dolu-bir-mim.html

      Sil
  2. Sjsjsjsjsjsj çok komik olmuş yazı!her şeyi anlatmış .����

    YanıtlaSil
  3. liar game japon dizisini hiçbir yerden izleyemedim. önerebileceğiniz site ya da yöntem var mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görmezsin belki ama yinede soyliyim live action tk sitesinden 2 sezonuda mevcut cidden ck zor buldm )):

      Sil
    2. Merhaba bende izleyemiyorum, yardim eder misin? Dedigin siteyi bulamıyorum

      Sil
  4. Bu yorum birden karşıma çıkmış ve okuyup diziyi izlemeye karae vermiştim. Dizi aklıma geldikçe düzenli olarak buraya geliyorum. Çok güzel yazmışsın. Keşke bloguna geri dönsen.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................