My Mad Fat Diary / Ingiliz Sekerlerii


Bu sıralar yalnızca Kore dizilerini yazdım diye sanmayın ki yalnızca onları izliyorum. Aslında sırf dizimagdan takip ettiğim toplam 12 Amerikan ve 2 de İngiliz dizisi vardı. Yetmedi gittim herkesin dilinde olan My Mad Fat Diary'e başladım. Zaten sadece ilk sezonu yayınlandı o da 6 bölümcük bişey, diyorum ya şeker gibi.

Dizi 1996 yılında geçiyor. Rachel-Rae Earl isminde, 16 yaşında bir kızımız var. Rae 16 yaşında, ancak 105 kilo. Hikaye Rae'nin 3 aydır psikolojik tedavi gördüğü hastaneden taburcu olmasıyla başlıyor. Annesi, Rae hastanedeyken arkadaşlarına kendisinin Fransa'da olduğu yalanını atmış. Rae da bu yalanı devam ettirip arkadaşlarına doğruyu söylemiyor ki arkadaşları dediğim aslında tek bi kişi; Chloe. Yaşadığı yer olan Lincolnshire'de hiç havalı insanların olmadığını düşünen Rae, hastaneden dışarı adım attığı ilk saniyeden itibaren Chloe ve süper havalı arkadaşlarını da kapsayan ilginç bir dünyaya girer.

Bir de dizi, aslında gerçekten tutulmuş bir günlüğün televizyon uyarlamasıymış. Gerçek hayatta da Rae Earl diye bir ablamız var yani. Kendisi şu anda Avusturya'lı bir adamla evliymiş.

Gerçek günlükle birebir yazılan karakterler yalnızca anne, doktor Kester ve Rae'ymiş. Ama günlükte de Rae ablamızın hayatına Haddock adında bir yakışıklı girmiş. Gerçi haddock diye bırakın yakışıklıyı insan mı olur emin değilim. Umarım nickname falandır yani yoksa Haddock diye isim mi olur amına koyım one öyle buldog gibi.

**SÖYLEMEME GEREK VAR MI BİLMEM AMA SPOİLER İÇERİCEK YANİ**

Öncelikle; az sonra göreceğiniz diziden sahnelerde beyaz tebeşirle sahnenin üzerine yazılmış ve çizilmiş olanlar  tamamen Rae'nin dışarıya vurmadan, kafasından geçirdikleri.


Rae Earl. Aslında şişman insanların yüzlerinin güzel olduğunu bir defa daha görmüş olduk. Tabi biraz incelemek gerekiyo. Ablamızın burnu falan acayip güzeldi, şunu bir de zayıf düşünsenize!!

Rae bildiğin içimizden bi karakterdi. Özellikle söylediği sözler, ettiği küfürler falan o kadar semptaik ve komikti ki :D Ama mastürbasyon yaptığı sahneleri koymasalarmış da olurmuş yani.


Chloe. Valla ilk sezon bitti hala iyi mi kötü mü anlamadım. Tek bildiğim salak bi orospunun teki olduğu.


Archie. UUU BEYBİ BEYBİ *.* Gay olsun veya olmasın her türlü kayarım ben buna. Ya zaten gerçekten görmicem için, uzaktan uzaktan sevilebillir. Fena saçmaladım. Neyse.


Tix. Rae'nin tedavi gördüğü hastaneden arkadaşı. 15 yaşında. Dünyaya kendini kapatmış, insanların kendisine dokunmasından hoşlanmıyo, kendi isteği dışında dokunulduğunda snir krizleri geçiriyo, zamanının çoğunu hastanenin tuvaletinde kendi alanına çevirdiği tuvalet kabininde geçiriyo. Sanırım Danny'i seviyo. Neden bilmiyorum ama en çok Tix'i sevdim. Acayip şirin bi karakterdi. Sezon sonunda dizinin geri kalan karakterlerine uyuz oldum. Özellikle Rae'ye. Tix Rae akşam yemeğine sözünü tutup gelmedi diye yemedi, zaten zayıftı, kendinden geçti, hastaneye kaldırıldı. Rae ise.. Neyse. Zaten uyandığını görmedik. Umarım 2. sezon Tix'in uyanmasıyla falan başlar.



Danny. O da hastaneden. Manyağın teki. Hep kat kat şapkalar giyiyo. Zaten vikipedi de falan da adı Danny Two Hats diye geçiyo. Dizideki herkesin aksanına bayıldım ama bununkini sevmedim, acayip güldüm. Gene de sevimli bi karakterdi, mal ya unutup Tix'e dokununca acayip dayak yedi lkjdfljgd



Chop. Olm dizide acayip çirkindi ama gerçek hayatta çok çok acayip bişeymiş bu o.o Acayip de sempatikti zaten. Hatta bi ara samimiyetin amına koydu ve Izzy'e aşık olduğunu aynen şu kelimelerle dile getirdi; SENİ SEVİYORUM AMINA KOYUYIM! Şimdi kızı seviyo mu sikmek mi istiyo? Oyum seviyodan yana.



Ve Izzy. Hakkında yazacak pek bi şey yok. Acayip tatlıydı, zaten kızıllara erkek kız farketmez ayrı bi  sempatim var. Onu da sevdim yani. Bi de Chop'u seviyodu.

Ne diyim yani Allah mutlu etsin :D


Vee Finn. Tumblr kullanmamama rağmen tumlbr da her yerde bu çocuğun olduğunu biliyorum. O derece boku çıkarılmış yani. Sadece bunun değil, My Mad Fat Diary'nin de. Ya tamam diziyi ben de sevdim, ama büyük ihtimalle bi tumblr kullanıcısı olsaydım diziden nefret eder ve hiç başlamazdım bile. Hiç sevmem böyle boku çıkarılan şeyleri. Her yerde her yerde görmek kocaman bi nefret uyandırır bende.

Bu konuyu unutup Finn'e dönücek olursak.. Allah'ım sen neler yaratıyosun. Bu çocuğu 1D'den Liam Payne diye bi eleman var ona benzetiyolar. Aslında evet andırıyo gibi ama ben Finn'i tek geçerim. Gerçek adı Nico ama benim gözümde hep Finn o. Nasıl oldu da Rae'ya aşık oldu lan anlamadım ama ilk bölümden belliydi bence. Ne biliyim Archie'ye zaten pek bi ihtimal vermemiştim Rae'yle beraber olucak falan diye.


Vee Doktor Kester!! Nam-ı diğer pepelek QUIRRELL!! Oyy benim uyuz karanlık sanatlara karşı savunma hocam, bitanem, ya neyse saçmalamayalım hiç sevmezdim kendisini boku bokuna aölmüş gitmişti zaten Felsefe Taşı'nda. Ama Allah aşkına bi şunun tipine bakın. KSKS öğretmeninden çok ev cinine benzemiyomu? Herhangi bi ev cini de değil ha Kreacher'a çok benzettim ben bunu. Hani Sirius'un uyuz ev cini vardı ya.


Yalnız daha önce de bahsettiğim gibi bu aralar White Christmas'ın dizi müziklerine fena halde takmış bulunmaktayım. Özellikle de The Beautiful Ones şarkısı öyle bir dilime dolandı ki serviste dışarda evde okulda her yerde dinler ve farkında bile olmadan söyler oldum. Ben tam bu haldeyken ilk bölümden Chloe ve tayfasının gösterildiği sahneden o çalmasın mı! Nasıl mutlu oldum nasıl mutlu oldum!! Benim için bi dizinin konusundan bile daha önemli olan tek bişey vardır; Dizi Müzikleri. Doğru müzik doğru yerde girerse en saçma konudan bile muhteşem bi seri çıkarılabilir bence. Ve My Mad Fat Diary'nin dizi müzikleri gerçekten çok iyiydi. O kadar güzel seçilmiş ve yerleştirilmişti ki. Zaten İngiliz yapımlarını soundtrackleri bakımından Amerikan dizilerinden falan daha başarılı bulmuşumdur her zaman. (tabi one tree hill gibi istisnalar da var. Amerikan dizisi olmasına rağmen müthiş müzikleri vardı) Bunun sebebini de dinlediğim çoğu grubun İngiliz grubu olmasına bağlıyorum. (şimdi ingiliz grubu diyince 1d gibi saçma sapan şeyler anlamayın lütfen)


Çok uzatmadan dizi repliklerine geçiyorum. Genellikle çok hastası olduğumdan Rae'nin repliklerini çıkarmış olabilirm ama Finn'in şu sahnesi çok hoşuma gitmişti.



 Özellikle "SİKSEN KAÇIRMAM" da acayip kahkaha atmıştım. Bi de yüzünü yemek istiyorum onun dediğinde tabi lkjslkdjflkjs

Sonuç olarak;

İzlenmesi gereken bi dizi olduğunu düşünüyorum. Her izleyen ikisinin de İngiliz dizisi olmasının gazına gelmiş olucak ki bu diziyle Skins'i karşılaştırmış. YA Bİ SİKTİRİN GİDİN ALLAH AŞKINA. Skins ne alaka My Mad Fat Diary ne alaka ya! İkisi de İngiliz yapımı ve ergenlerin sorunlarını konu alıyo diye direk bi karşılaştırmaya girmek zorunda mısınız ya.

Karşılaştıranların çoğu da tahmin edilebileceği gibi Türk. Zaten diziyi izleyenler sırf Türk sanırım. İngiltere'de bile bu kadar gündeme oturmamış konuşulmamıştır eminim. Tumblr Twitter Facebook ne kadar sosyal ağ varsa Türkiye'de hepsini birbirine katmış dizi. Hele oyuncuların twitter hesaplarından bahsetmiyorum bile. Oyuncular, gerçek Rae, yönetmen, senarist kısacası tüm ekip sırf Türkler'in hesabına çalışıyo sanırım. Türk hayranlardan başka kimseye cevap vermiyolar . (Belki de bunun sebebi Türklerden başka kimsenin bu kadar bokunu çıkarığ tweet atmamasıdır bilinmez yani) Ama ironiye bakın ki Rae'ın orjinal günlüğü olan My Mad Fat Teenage Diary isimli kitabı bi Türkçe'ye çevirilmemiş. Gerçekten ironik ve ilginç değil mi?

Neyse. Başlıkta da söylediğim gibi 6 bölümcük şeker gibi bi yapımdı. Açın da iki aksan dinleyin, iki İngiliz vücut görün arkdşlr bişe kaybetmezsiniz valla bakın.





Yorumlar

  1. süper bi film mutlaka izleyin finn benim aşkım <3

    YanıtlaSil
  2. 3.sezon hakkında bi bilgin var mı ? yani ne zaman çıkacağı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. henüz açıklama yapılmadı malesef :( ama en erken önümüzdeki ocak çıkar gibime geliyo xs

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................