Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dali and Cocky Prince

Resim
29 temmuz 2022 gününü geride bırakalı iki saat altı dakika olmuşken, iki günlük bir kdrama patlamasını sıcağı sıcağına konuşmaya geldim. Dün diziyi izlemeye başladım, bu kez niyetim gerçekten yavaş yavaş, sindirerek izlemekti ama sabah olduğum aşının üzerine kendimi yorgun hissetmem, yataktan hiç çıkasımın olmaması, yine de uyuyamam üzerine kendimi diziyi sararken buldum. Evet, tabiki yine sardım. Zaten artık netflixteki çoğu diziyi 1,5 hızda izliyorum, hele ki Kore dizilerini. Sonuçta biz Türkler olarak dizi sektörüne adım atarken bu uzun bakışmaları, arkaya giren müzikler ve duygular yaşayan birtakım karakterlerin başrolünde olduğu klipleri çekmeyi komple Asya'dan aldık.  NeysSSSSe. Ülkenin sayılı zengin ailelerinden birinin kızı olan Kim Da Li, babasının vefatı üzerine yıllardır bir sanat galerisinde araştırma görevlisi olarak çalıştığı Hollanda'dan dönüp babasının yıllarını verdiği mirasının başına geçer, bir sanat galerisinin. Çok kısa süre önce Hollanda'da karşılaştığ...

Lost in Austen

Resim
     Tüm hayatı boyunca Austen hayranı olan, kalbinde Elizabeth ve Darcy'nin aşkından başka hiçbir şeye yer olmayan Amanda, bir gün banyosunda Elizabeth Bennet'i bulur. Banyonun duvarı Bennet köşkünün çatı katına açılmaktadır, bir merak Gurur ve Önyargı dünyasına adım atar, ama kapının kapanmasıyla Elizabeth bizim dünyamızda, Amanda'ysa Elizabeth'in dünyasında kalır. Ne yaptıysa geri dönemeyen Amanda, kitabın henüz başında olduklarını fark edip bari olayların gelişmesine yardımcı olayım derken işleri eline yüzüne batırır.       Konuyu okuduğumda çok ilgi çekici gelmişti. Bu tarz 'kendini kurgunun içinde bulma' işlerinde başlangıç hep biraz savsak olduğundan Lost in Austen'de de bu sıkıntı yaşanıyor, ve başlarını hadi hadi çabuk geçelim diye beynimi kapayarak izledim. Ama çoğu zaman çalışmadığı için dert yandığım beynim bazı anlarda ne kadar istersem isteyeyim kapanmıyor.       Çok çabuk kişisel görüşlerime geçeceğim; kesinlikle çok ...

My Liberation Notes

Resim
 Bir gün gözlerimi açıyorum ve aklımda sadece Derry Girls var, sonraki sabah My Liberation Notes dilimde. Sıraladığım onlarca okunacak kitap, güya yapılacak çizimler, yıllardır boş kalmış portfolyom için oluşturulacak konseptler.. Aklımdaysa devamlı yazmak var, bommboş yazı yazmak istiyorum, günlük de değil, yorum, herhangi bir şey hakkında alakasız yorumlar.  Kafamı boşaltmaya çalıştığım, aylardır gördüğüm terapimi bırakışımı sindirmeye çabaladığım şu son birkaç günde, yüzümde naif bir tebessüm bırakan bir diziden bahsetmeye geldim bugün. Kafam aslında yıllardır yoğun bir bulamaç halindeydi, yavaş yavaş temizlediğimi hissediyorum yine de bu ara. Bu bahsettiğim; yıllar süren bulamaç sürecinde psikolojik yapımları izlememeye çalışıyordum. Yabancıların 'healing drama' dedikleri, belki de iyileştirici, veya terapi dizileri olarak Türkçe'leştirilebilecek (!) olan diziler de bana hep psikolojik olarak ağır gelmiştir. Ki dediğim gibi bayadır da izlemiyordum. Normal bir insan olma...

Birtakım Talihsizlikler Işığında 22:45 Düşünceleri

     Kimseye söyleyemediğim şeyler var. Tam her şey iyiye gidiyor derken karışan olaylar var. Ben bunun altından kalkarım dememe rağmen kalkamadığım durumlar var. Kendime hep güçlü biri olduğumu söylerken, aslında olmadığımı anlıyorum böyle anlarda. Ben güçlü falan değilim, güçlü taklidi yapıyorum sadece. Başımda ağrılarla, dilimin ucunda söyleyemediğim sözlerle ve edemediğim kavgalarla ben, bu hayata kimilerinin hayatındaki boşlukları doldurmaya gelmişim, kendim yaşamaya değil.     Yine de kendimi itip duruyorum, yaşayacağım ya, gelmişim, yaşayacağım işte. Kimseye değil, kendime inat yaşayacağım. 

Garantici Yönüm ve Doctor Who İçin Çıldırmama Çabalarım (Uzun Bir Doctor Who Dosyası)

Resim
 Merhabalar, merhabalar..  Doctor Who, daha önce gelip burada defalarca dert yandığım gibi, korkunç bir açmazdaydı. Her bölümde hikayenin daha derinine iniliyor, daha gereksiz ve alakasız detaylar veriliyordu. Benim 13.Doktor ve Chris Chibnall maceramı anlatayım önce (önümüzdeki 15 paragraf bu konu hakkında, üşenmezseniz sayıp geçin ve direkt konuyu okuyun..) Steven Moffatt döneminde Doctor Who'dan kademe kademe kopmuştum ben. İlk kopuşum, 2011 yılında oldu. Doctor Who'nun 6.sezonunda yani. 5.sezonda hikayeye dahil olan yeni yol arkadaşımız Amy, nişanlısı ve sonradan istemeye istemeye evlendiği kocası Rory, televizyon tarihinin en iyi şaşırtmacalarından ve en büyük gizemlerinden biri olduğunu düşündüğüm River bu sezonlarda Doctor'la beraber başroldeydi. Bu aralarda Moffatt ve Doctor Who'da da kendini çok sık hissettiren ortağı Mark Gatiss aynı zamanda Sherlock'u da yazıyorlardı. Ve bizim dizide Doctor, gitgide çocuklaşıyordu. Evet çocuklaşmak. Bir çocuk dizisi olara...

Valeria

Resim
Yeaani tuhaf demeyelim de, neden izledim, hatta neden hala da izliyorum bilemiyorum diyelim bu dizi için. Valeria. Birçokları Sex and the City ve Girls'e benzetmiş diziyi. Ben ikisini de izlemedim sayılır , ikinci bölüme geçmemiştim, geçememiştim. Özel bir sevmeme durumundan değil bu arada, elim gitmemişti sadece. Yine de bu kadar benzetilmesine rağmen Valeria daha akıcıydı sanırım.  Valeria, Carmel, Lola ve Narae, Madrid'de yaşayan yirmilerinin sonundaki dört kadındır. Valeria düz, heyecansız bir evlilik sürdürmeye, bir yandan da kendi kitabını çıkarmaya çalışan bir yazar, Carmel muhafazakar ailesinin hukuk bürosunda çalışan, bir noktada lezbiyen olduğunu fark eden ama bu kimliği bir türlü sahiplenemeyen bir avukat, Lola evli bir erkekle ilişki yaşayan, bunu çok da umursamamaya, sadece seks için birlikte olduklarına kendini inandırmaya çalışan bir çevirmen, Narae 'yse bir reklam ajansının genç yeteneği, ajanstaki bir çocukla yanık ve hem iş, hem aşk için devamlı çabalaya...

Downton Abbey

Resim
 Başlığı zırva dizilerim olarak attım önce. Biraz kaba bir tanım aslında. Biraz durup düşününce pek zırva olmadıklarına, sadece gerekliliklerinin biraz tartışılabilir olduğuna karar verdiğim, son zamanlarda izlediğim birkaç diziden bahsedesim var. Umarım bu defa başladığım bir yazıyı iyi kötü bitirip yayınlayabilirim. Bu aralar ne yapsam ya yarım kalıyor, ya da çok eğreti duruyor. Tamamlayamıyorum da, düzenleyemiyorum da. Ne yazabiliyorum, ne çizebiliyorum, ne okuyabiliyorum. Neyse, tuhaf diziler diyordum. (haftalar sonra öyle ya da böyle yazıyı gerektiği kadar kese kese parça parça da olsa yayınlamaya karar verdim) Downton Abby ile başlayalım.  Hikayeye 20.yüzyılın başında başlayan; aristokrat bir aile olan Crawley'ler ve hizmetkarlarının hayatlarını anlatan bir pembe dizi. Ailenin babası Lord Grantham, Amerikan bir hanımla evlidir, çiftin 3 kızı vardır. Yasalar gereği babadan oğula geçen şatafatlı malikaneleri, arazilerini bırakabileceği bir varisi yoktur. Büyük kızı Mary il...

Dinliyorum

Resim
Şu geçtiğimiz bir haftacık süreçte, son iki yıldır hiç dinlemediğim birkaç şarkıya denk geldim. Evet hep zamanın ne kadar hızlı geçtiğinden yakınırdım ama pandemide bu hız beş katına falan çıktı herhalde. Ne olduğunu anlamadan 2020 bitmişti, şimdi bir baktım 2021 de bitmiş.  Bir şarkıya takınca tam takanlardanım. Taktığım şarkı belki orijinali bile değildir, bu durumda önce cover'a, sonra başka coverlara, sonra orijinale saplanabilirim. Ama şu geçtiğimiz iki yılda neredeyse hiç böyle bir tecrübem olmadı. Müziği yolda dinlerdim, okulda dinlerdim, iş yerinde dinlerdim. İki yıldır da hiç böyle bir ortamda bulunmadım. Kendimle ne zaman baş başa kalsam rahatsız olup radyo dinler gibi podcastler dinledim, incelemeler dinledim, hiç durup kendimi dinlemedim.  Müzik dinlemek benim için biraz kendimi dinlemek gibi, o yüzden olsa gerek sözlerini anlamadığım şarkıları hep daha bir sevdim. Şarkı ne zaman kafama tamamen kazındı, sözlerini seçebilir oldum, anlaşıldı, o zaman yeni şarkıya tak...