Yapılacaklar Listesi

Sanırım bir şeyler oldu, etkiledi beni. Dün sabah kalktığımda yaptığım ilk şey, bilgisayarı masadan alıp kardeşimin yatağına koymak, ve masada yine de hiç boşluk oluşmadığını görünce şaşırmak oldu. Öyle bir kalabalık, pislik götürüyordu masayı düşünün. Önce masayla başladım, sonra masamın üstündeki raflarımı boşaltıp karşısındaki kitaplığımı boşaltmaya başladım. Her yerden başka şeyler çıktı, o arada taa 3.sınıfta tuttuğum günlüklere kadar elime geçen her şeyi baştan okudum. Arada bir 10.sınıfta defter diye tuttuğum, içi ders notundan çok çizimler, birkaç paragraflık karalamalar, milyonlarca yeni hikaye fikri, ve daha nice saçmalıklarla dolu kağıt yığınlarını kurcaladım, ve 11.sınıfta ders dinlemek yerine defterlerime yazdığım şeylerin daha güzel olduğuna karar verdim. Defterlerim dediğime bakmayın. Bir tek 9.sınıfta düzgün defter tutmayı denedim ben. 10.sınıfta bari tek defter olsun diye kalın bir defter aldım, toz pembesiydi. Gelin görün ki onun bile içini düzenli yazamadım. Not tuttuysam bile 2 sayfa mat 4 sayfa geo 1 sayfa da dil anl tarzı gitti. 11'de artık kalın defter bile almadım nasılsa not tutmuyorum bari çantama ağırlık yapmasın diye. 10.sınıfın sonunda aldığım ince yeşil bir defteri kullandım önce, o da bitince yine evdeki eski ince defterlerden birini götürüp getirdim aylarca çantamda. İçinde tabiki ders notları vardı ama çoğunluğunu az önce bahsettiğim yazılar çiziler kaplıyordu. Neyse, defterlerim en fazla ne kadar önemli olabilir ki zaten. Yalnız, içlerinde tek bir sayfa bile boşluk yok ama 3'ünü de atmadım. 9.sınıf bittiğinde defterlerini gözümü kırpmadan tıkıştırmıştım çöp torbasına ama 10 ve 11 olmadı. Sanki daha çok şey yaşamışım gibi, onlar daha bir dolu doluymuş gibi kıyamadım hiçbirine. Kitaplarımın aralarına sıkıştırılmış derslerle ilgili not kağıtları, çoğu kitabım çöpü boyladı bile ama. Yine de içinde az notla, çok hayalle dolu defterlerim hala rafımın bir kenarında duruyor. Bilmiyorum ben saçmalıyorum da siz niye okuyorsunuz bu satırları. Hadi en rahatlıyorum yazdıkça, siz niye buradasınız? Sizin de boşaltmanız gereken raflar, atmanız gereken defterler yok mu? Yoksa bir tek ben miydim bu işi yapmayı şimdiye kadar ertelemiş olan?

Neyse, sene sonlarını da en çok bu iş için seviyorum zaten. Koca 1 yıl boyunca her gün her gün gördüğüm şeylere son bir kez bakıp 1 yıl daha geçti, buna rağmen hala yolun başındayım diyebilmek hoşuma gidiyor sanırım.

Sadece rafları boşaltmakla kalmadım tabi. Okuma kitaplarımı da gözden geçirdim. Çok değil, daha ilkokuldayken çok sevdiğim bir seri vardı, Ufaklık ve Gizem diye. Belki de serinin resmi adı bu değildi ama bende böyle kalmış. Kitaplarını biriktirdiğim ilk seriydi. İlk kitabını bulamamıştım hiçbir yerde, sonra bir de salak gibi 5.kitabı hiç sevmediğim Türkçe öğretmenimin kitaplığına bırakmıştım. Cidden salaktım tabi o zamanlar. En son 11.kitaıbın almıştım. Sonra bir şeyler oldu, büyüdüm sandım galiba, biriktirmeyi bıraktım kitapları. Şimdi elimdekilere baştan başlıyorum. İncecik kitaplar zaten. Bir yandan George Orwell okurken diğer yandan Tuncel Altınköprü'nün Ufaklık'ıyla takılmak ilginç olacak gibi. Bu arada, ben bıraktıktan sonra 17.kitaba kadar ilerlemiş sanırım seri. Ama d&r'da yok, benim zamanımda bu kitapları aldığım Kafdağı Kitapevi'nde hiç yok. Bilmiyorum, yine de bir yolunu bulup onları da almam lazım. Kardeşimin yaşındaydım okumaya başladığımda, şimdi onunla karşılaştırılınca eşek kadar oldum yine okuyorum, hem de kardeşim bile dönüp suratlarına bakmazken. Neyse, zaten veledin tekidir. Tutturmuş ilk kitabı yok nesini okuyacağım diye, ulan ben de ilk kitabı 6.dan sonra okudum zaten, hiç de bir şey olmuyor, ikinci kitaptan başlayınca da gayet anlaşılıyor zaten..

Kitaplığımda Suç ve Ceza da varmış bu arada, bunu da yeni fark ettim. Büyük ihtimal abimin lisedeyken aldığı kitaplardan biriydi. O kitap okumayı sevmezdi o zamanlar, hala da roman moman okumaz zaten. O yüzden Suç ve Ceza'yı okudu mu bilmiyorum ama, onu da listeme ekledim. Yakın zamanda okumam lazım.

Ayrıca da Bab-ı Esrar, Aile Çay Bahçesi ve  Bir de Baktım Yoksun kitaplarımın imzalı olduğunu hatırladım tek tek yerleştirirken. Ahmet Ümit ve Yekta Kopan, en sevdiğim Türk yazarlardan. Ahmet Ümit'e kitabımı imzalatırken 9.sınıftaydım, okulla gitmiştik. Unutulmaz da bir söyleşi yapmıştık o gün. Yekta Kopan'sa çok değil, daha bu yıl, 11.sınıftayken imzaladı kitaplarımı. Çılgın Dedektif'in sesinden de bir söyleşi dinledik o gün. Her nasılsa iki farklı kariyerini tamamen ayrı tuttu konuşurken, ben de anlamadım nasıl başardığını. Ne diyeyim, boşuna sevmiyorum galiba.

Sonra Ejderha Dövmeli Kız'ı da biraz inceledim baştan. Bu yılın başında, okul başlamadan hemen bir hafta önce okumuştum, devamını almadım çünkü zaten arkadaşımda vardı. Seriyi okulun ilk iki haftasında falan tamamladım galiba. Bilmiyorum, dünyanın en güzel polisiye serisiydi. Eğer indirimde veya ikinci elde bulursam daha önce okumuş olmama rağmen diğer iki kitabı da alır zevkle kitaplığa yerleştiririm. Dördüncü kitabın varlığından söz edilse de eksikliğini hissettirmeyen ilginç bir seri, ne bileyim işte..

Tesla'nın Kutusu'yla ilgili neden bilmiyorum kötü anılarım varmış gibi hissediyorum. Sanki onu okurken çok kötü şeyler yaşanmış gibi. Ne kadar doğru hatırlamıyorum. Belki de sadece yeni yeni yalnız kaldığım zamanlardı onu okurken. Neyse işte, harika bir kitabı böyle duygularla mahvetmiş gibi hissettirdi yani.

Freud'un Kız Kardeşi'ni geçtiğimiz yarıyıl tatilinde İzmir'deyken almıştım. Kasıtlı olarak yavaş okuduğum, bitmesini hiç istemediğim bir kitaptı. Özel bir sebebi yok, belki yanımda başka kitap olmadığından, belki de sevdiğimden öyle yapmışımdır. Zaten 17 yaşında olduğuma bakmayın, beynim bunamışım gibi davranıyor..

Bir de daha sene sonuna yakın aldığım Shada var. Noluyor bilmiyorum, ama hala bitmedi o kitap. Sürükleyici bir 4.Doctor hikayesi olmasına rağmen hem de . Belki de miskinliğim o kitabı aldığım sırada başladı. Tamam, o da bitirilecek işlere eklendi bile.

Hızlı kitap okurum, normal şartlarda bir kitabı bitirmem en fazla saatlerimi alır. Ama bu miskinlikten diye düşünüyorum, elim kitaplara gitmiyordu. Yine de, kitapla sadece kitabın içindeki olayı yaşamadığımı düşünüyorum. Sanki, kitabı çantamda taşıdığım her an da kitap sayesinde yaşanıyor ve kitaba tutunuyormuş gibi, bunu da bilemiyorum...

Okuma kitaplarını bitirip test kitaplarımı rafa dizmeye başlayınca içime bir öküz oturdu işte. 12 oldum ben artık, ölüm senesi başlıyor, çalışmam lazım, gözümün bir tek bu kitapları görmesi lazım işte. Ama olmuyor, odaklanamıyorum, olsun ya, dershanenin başlamasına da az bir şey kaldı, bence olacak, ona da hazır olacağım. Yalnız, okul kitaplarımdan İnkılâp ve Edebiyat'ı da atamadım bir türlü. Özellikle Dil ve Anlatım'ı gereksiz bir nefretle çöp torbasına soktum, geri kalan her şey zaten gitti, ama bu ikisi olması işte. Bir şekilde elleşmedim bile. Sayfalarının aralarında kalmış kağıtları notları falan ayırıp attım ama, iki kitabı da rafa yerleştirdim. Bir iki sebebim var bunun için. 1, sadece bu iki kitabın kenarlarına not tutmuşum, derslerini dinlemişim. 2, yukarılarda bahsettiğim defterler dışında bir defterim daha var aslında. Cırtlak pembe, kalın kapaklı bir defter. Edebiyat defterim. 10.sınıfta da onu kullandım, 11'de de. 12'de de not tutmam gerekirse yine onu kullanacağım. Galiba bu defter yüzünden iki yıldır edebiyat kitaplarımı atamıyorum. Neyse, öyle işte.

Dergilerimi de hemen test kitaplarının altındaki rafa yerleştirdim ki evet koca odada en çok onlara özen gösterdim. HeyGirl, Dream You, CNBC-e, Blue Jean'ın 8.sınıftan beri biriktirdiğim sürüsüyle dergi var, tabiki onlara gözüm gibi bakacağım. Valla geçen yıl düşününce bir hiçti ama şimdi, bakıp diyorum ki evet neredeyse 4 yıldır düzenli olarak yaptığım bir şey var. Tamam belki her ay her ay almıyorum, ama yine de seviyorum onları. Hala da alıyorum tabi ama en çok üzüldüğüm, CNBC-e'nin kaçırdığım sayıları. Mayıs 2011'den başlamıştım ve Kasım 2013'e kadar bir iki kayıpla tüm sayılarına sahiptim ama onu da iki üç ay aksatarak almaya başladım. Tamam, yapılacaklar listesine bir şey daha eklendi..

Bu arada, büyük kitaplıkta annemin ders kitapları, hediyeler, parfümler vs vs, bir de Music Bank biletimin bulunduğu rafa hiç dokunmadım. Şey, bu halini seviyorum sanırım, bir süre daha aynı kalsınlar.

Sonra, 60'lık bir poster dosyam vardı. Eh, 2011'dan beri Hey Girl ve Blue Jean biriktiriyorum dedim, doğal olarak her ay ala ala dolusuyla poster de birikti. Bir ara her yaprağında tek tek olmak üzere o 60'lık dosyamı bile doldurmuyorlardı. Rafları düzenlerken onu da bir kurcalayayım dedim, her yaprağından poster taşıyor. Bir 60'lık dosya daha aldırdım kardeşime -evet sekreterim gibi o benim, her işime koşar tatlı şey- o yeni dosyadan başlayarak tek tek dizdim. Bayağı rahatladım aslında dizerken. İçinden ne 1D'ler Justin'ler çıktı ama benim gönlüm genelde film dizi posterlerinde olduğundan pek önemli değiller benim için. Sonuçta saydım, tam 124 tane posterim varmış. Bir de arkalı önlü olduklarını düşünün.. Anneme göre elin adamları dosyamda duruyor ama neyse artık. Onları hiç asar mıyım bilmiyorum ama, şu an dolabımın kapağını süsleyen posterlerimden memnunum, eğer yıpranırlarsa yenileriyle değiştiririm. (Bu arada, dolabımdaki Fringe posterinin de yıprandığını fark ettim bunu yazarken, Amazing Spiderman posteriyle değiştirdim onu da)

Soldaki çöplüğü sağdaki cennete dönüştürebildiğim
 için mutluyum, huzurluyum..

Şey buranın önceki halini görseydiniz muhtemelen benim bir pislik olduğumu düşünürdünüz, o yüzden eskisini koymayacağım, boşverin (ps: evet o kadar kitaplık düzenlemiş olabilirim ama gördüğünüz gibi hâla resmin bir köşesinden fırlayan şu çarşafı düzgünce yatağıma geçirmedim. valla çarşaf geçirmenin üşengeçlikle alakası yok, başlı başına strateji gerektiren bir zeka ve güç oyunu o, hiç benlik değil...)

Mouse'umun pili bitmiş bu arada. Kardeşim yeni pil alana kadar abimin laptobunun mouse'u kullanıcam, zaten onu kendikimden çok seviyorum yalan yok sşdsdşlkg Neyse, aman aman, mouse mezarlığıma yeni bir tane yollamadığım sürece sorun yok, yeni pili bekleri abiminkini kullanırım, nasılsa ya işte, ya da masaüstü bilgisayarının başında o. Bu arada, biraz bencilce olacak ama hala abimin üniversiteyi bitirmek üzere olduğunu, ve bir işi olduğunu kabullenemiyorum gibi. Sonsuza kadar o lisede, ben ortaokuldaymış gibi hissedeceğim sanki. Kendim mi büyümekten korkuyorum, yoksa abimin koca adam olduğu düşüncesinden mi hoşlanıyorum bilmiyorum ama, sonuçta şu düşünceden de kurtulsam iyi olacak. Zaman akar gider, ve insanlar büyür. İşi gücü olur, kimisi üniversiteye kimisi ortaokula başlar ve bu hiçbir zaman durmaz. Bir gün iş güç sahibi olan belki de ben olacağım. Öğrencilikten nefret ettiğimi söylesem de aslında sonsuza kadar öğrenci kalmak istediğimi itiraf etmeliyim. 17 yaşımı bok yolunu harcamış gibi hissettim bu yıl evet, ama manavda neyin indirimde olduğunu, 1 kilo bamyaya en fazla ne kadar ödeneceğini bilecek kadar büyümek istemiyorum. Eh, istesem de olacak gerçi, istemesem de.

şu güzellikleri sipariş ettim 
bir de, daha iyisi olabilir mi?

Öyle işte. Bu arada, masaüstümü ve bilgisayarımdaki dosyaları düzenlemeye başladım. Bu iş öncekinden de zormuş :D Hala devam ediyorum, ama sonuçta elimde uzuuun bir yapılacaklar listesi birikti. Buraya kaydedeceğim listeyi, tamamladıkça da üzerini çizerim. Tüm liste bitince, eh o zaman yeni bir liste yapabilirim.


Yapılacaklar listesi

1.Ufaklık ve Gizem - Ateş Ülkesinden Kaçış okunacak
2.Suç ve Ceza okunacak
3.Shada bitirilecek
4.En yakın zamanda bir d&r'a gidilip HeyGirl, BlueJean, CNBC-e dergilerinin son sayıları alınacak. Dream You olmasa da olur baştan salak bir dergiydi ya o zaten..
5.Antrenmanlarla Geometri ve Matematik'in ilk kitapları bitirilip ikinci kitaplara geçilecek (iki kitabın da başında bir aydan önce bitirilmeli diyor ben alalı yıl oldu neredeyse, korkuyorum yıpranacak diye)
6.Running Man 201.bölümün düzenlemesi tamamlanıp yüklenecek
7.Flashımdaki tüm dosyalar bilgisayara taşınacak (iki tık hallet demeyin, aslında çok uzun iş)
8.Key'in We Got Married'in 7.bölümünün çevirisi ve düzenlemesi tamamlanıp yüklenecek (ömrüm SHINee üyelerinin WGM'lerini çevirerek geçti, torunlarım lisede naptın derse Naeun'a küfrettim diyeceğim)
9.Herhangi bir kpop albümü sipariş edilecek (grubu önemli değil, yani aslında bayağı önemli ama, sonuçta bir albüme ihtiyacım var. BEAST, Super Junior ve MBLAQ aşşırı cazip geliyor hele ki. Manyaklık olarak algılamayın, sadece istiyorum işte sdşglk)

hm... başka..

10.Bilgisayarla kullanabileceğim yeni bir kulaklık alınacak
11.Bloğa Wild Romance hakkkında yazılacak
12.Bloğa Gapdong hakkında yazılacak
13.Bloğa K-pop Festivali hakkında yazılacak
14.Sipariş edilen her kitap tek tek okunup kitaplığa öyle yerleştirilecek (yoksa kitaplıkta kalıyor öylece, okuyamıyorum bile doğru düzgün)
15.Superman Is Back'ın 1.bölümünün çevirisi tamamlanıp yüklenecek
16.Super Junior dosyasının konulacağı güzel bir yer bulunacak (evet odada yer bulamadığım için her daim masanın üstünde, laptobumun hemen yanında duruyor kendisi. bir de bayağı güzel yelpazelik yapıyor)
17.Bloğun tasarımı baştan yapılacak (kapak fotosu değişmeyebilir, veya değişir, bilmiyorum bunu henüz düşünmedim)


Şimdilik bu kadar sanırım.. Ve en önemlisi, tüm bu işler bitene kadar yenilerini eklememem gerek. Umarım unuttuğum bir şey yoktur yoksa bayağı karıştırırım ya.. Neyse. Ne var biliyor musunuz, Good Luck albümünü baştan sonra 4 defa dinleyerek tamamladığım şu yazıyı bitiriyorum şu an ve..

Rahatladım..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................