What's Up? / cool baylar, cool bayanlar


Dream High'mış, Heartstrings'miş, müzikal diye geçen tüm bu diziler bok yemiş What's Up'un yanında. Sadece müzikal değildi What's Up. Alttan alttan psikolojikti de. Şimdiden girdi bile en sevdiklerime.

Konu olaraksa yazabileceğim çok bir şey yok. Bir kaç tane üniversite öğrencisi var elimizde, hepsinin başka başka hikayeleri, problemleri, hayalleri var. Kimisi hayallerini gerçekleştirmek için geliyor üniversitenin müzikal bölümüne, kimisi kendini kanıtlamak için, kimisi hayatından kaçabilmek için. Bir de problemli bir oyunculuk öğretmenleri var, eskiden ünlü bir müzikal oyuncusuymuş kendisi ama sonra kimse ne olduğunu anlamadan bitirmiş kariyerini, kaybolmuş ortalardan. O da dertli tabi.

Her şeyi çok güzeldi dizinin. Başlarda biraz White Christmas gibi hissettirdi, müzikal kısım hep dozundaydı, gereksiz ayrıntılar, aptal karakterler yoktu. 20 bölüm ne ara geçti ne ara bitti anlayamadım.

Oyuncu kadrosu desen zaten o ayrı muhteşem. Gerçi ilginç bir biçimde ilk 10 bölüm başroldeki bayanı Park Tae Hee sandım, ama dramawiki de Oh Doo Ri diye geçiyor, Allah Allah :D Neyse. Park Tae Hee'yi de çok sevdim, hem de kendisinin To The Beautiful You'daki cırtlak sesli Seol Han Na olmasına rağmen. Çok farklı burada, çok sevimli, çok tatlı.

Ama favori karakterim Oh Doo Ri oluyor. İlginçtir, posterler olsun vikiler olsun kız ciddi ciddi başrol. Ama başroldeki oğlanla aralarında hiçbir şey yok. Bence çok tatlı bir durum.

Doo Ri'nin tavırları, tarzı, yüzü, saçları, giydikleri, özellikle o pantolonları bol ceketleri aşşırı hoşuma gitti. Bir ara gaza gelip ben de mi saçımı kessem lan diye düşünmedim değil ama bir Oh Doo Ri değilim ki onun gibi muhteşem durayım :) Sonuç olarak kaplumbağadan bile daha yavaş uzayan saçlarıma kıyamadım :D Neyse. Ama şu konuda çok ciddiyim: Oh Doo Ri neredeyse şu ana kadar izlediğim Kore dizilerindeki en cool hatunlardandı, gözümde neredeyse Jun Pyo'nun karizmasına ölünesi ablası Jun Hee noona kadar yükseldi. Kısacası diziyi ayrı, Doo Ri'yi ayrı sevdim.

Spoiler başladı. Gerçi bu ne biçim son ulan diye göt gibi kaldığım gerçeğini de göz ardı edemem. Aslında diziye herkesi siyahlar içinde, ağlar vaziyette, arkada kilise müziğine benzer bir melodiyle izleyerek başlayınca anlaşılıyor sonunda birilerinin öleceği. E aslında kimin öleceği de belli, malumunuz bir tek profesörümüz Sun Woo Young yok o siyahlılar içinde. Ama yine de o ölmeden önceki son halleri çok etkiledi beni, en az Doo Ri kadar üzüldüm, tabi ölüm haberini alınca kendimi yerlere atmadım, o kadar değil. Normalde bir öğrencinin öğretmenine takması hiç hoşuma gitmez, nefret ederim o tarz senaryolardan. Ama ne yalan söyleyeyim Doo Ri çok tatlıydı. O inatçı halleri, dediğini yaptırmak için resmen savaş vermesi, o radyolara çıkışını vs. çok sevdim. Ayrıca Doo Ri'mizin sesiyle ciddi düşünüyorum kankiler. Özellikle profesör ölmeden önce son defa okula gelip Doo Ri ve öğrencilerden-ha bir de suratsız müdireden dinlediği şarkıya bayıldım. Spoiler bitti. 

İşte OST'lardan en sevdiğim, Doo Ri'nin coverladığı What's Up:

Kendi sesidir tahminimce, öyleyse ne harika, değilse de söyleyenin ağzına sağlık 

Bir de yine cover tarzı şu ikisi var:

(Kim Ji Won) Park Tae He - Stupid Cupid. (bu arada, Im Joo Hwan'ı normalde çok sevmem ama buradaki Jang Jae Hun rolü ne kadar sempatikti yahu, nasıl desem ne çok yakışıklı ne çok karizmatik. Bilirsiniz karizmatik erkek dedi mi bende akan sular durur ama Jae Hun tam hayallerimin erkeği, hafif dağınık, az biraz karanlık, üzerine bir de tatlı :))-ki yeri geldi mi de tek bir takımla karizmatik bir moda da girebiliyormuş dizinin afişinde de gördüğümüz gibi)


Durup durup baştan dinlerim ki bunu ben.

Şimdi sıra geldii Jo Jung Suk'tan bahsetmeyee.. The King 2 Hearts'ta gönlümü fetheden, karizmatik Eun Shi Kyung'um, sınırlarımı aşıp The Best Lee Soon Shin gibi 50 bölümlük bir diziye başlama sebebim Jo Jung Suk. Ya tamam çirkin olduğunun ben de farkındayım ama karizma hastası bir insan olarak yine de baş tacımdır kendisi. Gerçi bu dizideki halinden sonra ona aynı gözle bakabilir miyim bilmiyorum flkgjdflkjgf

Allah'ım tipe bak lskdjflksd her gördüğüme krizlere giriyorum dflskjdlkjgks gerizekalı lkdjdlksjf

Karakteri Kim Byung Gun-ismi bile komik ya slkfsjdf- bana ara ara 3 İdiots'un "silencer" ı Chatur'u hatırlatsa da onu da çok sevdim, spastik şey :D Böyle tam ensesine geçirmelik bir tipti, ki geçirdiler de :

Tipi tip...

Embesil ya sdfljsdfkljsdlkfj


Yalnız ben bu adamdan korkuyorum ya.. Gerçekten korkuyorum, suratı, duruşu, çok ürkütüyor beni. White Christmas'ta zaten korkutucuydu, sahneleri girince psikolojik olarak bir çöküşe geçiyordum, ama burada bir farklıydı.. Nasıl desem önceki gibi korkutma amaçlı değildi davranışları ama adamın bakışlarda var bir bokluk.

Neyse ya daha fazla bahsetmeyeyim bundan rüyalarıma girecek.

Bu adamdan da korkmak veya gülmek konusunda çok kararsızım, zaten anlamadım neyin peşinde olduğunu ne işe yaradığını ksdjfskjdklf

Neyse. Öyle işte. Çok sevdim What's Up'u, ama biliyorudm ki herkesin zevkine gitmez böyle diziler. Monstar hariç izlediğim hiç bir müzikal diziyi yeterince beğenmemiştim. (SUFBB'yi müzikal saymıyorum, müzik-okul kategorisinde sayılır o ve emin olun müzikalden çok farklı)  Bir de şu var ki izlediğim hiç bir dizide Glee tarzı bir anda şarkı söylenmiyordu, sadece sesi güzel baylar bayanlar vardı, keşfedilmek için çabalayan. Bu öyle değildi, çok sıcaktı What's Up, çok içtendi, müzikal dizi deyince aklıma gelen tüm klişeleri yıktı geçti, hayran bıraktı beni kendine. Aslında uzaktan bakınca geneli boğuk bir diziye benziyordu, ama izleyince anladım ki yok öyle bir boğukluk, hikayenin gidişatına göre ara ara kasvetleniyor ama hepsi bu.


-Alem kadın görsün, coolluk görsün-


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

The Heirs / ALLAH'IMA BİN SÜKÜR BİTTİ / Adeta bir fanfiction...

Liar Game / Japonya

Reply 1994 / Bu diziyi yazanı bir elime geçireyim var ya....................